Son dönemlerde kiminle konuşsak, kime dokunsak ekonomiden dert yanıyor. Önlenemeyen enflasyon, hayat pahalılığı, asgari ücrete yapılan tarihi zamlara rağmen alım gücünün sürekli düşmesi insanların yaşam kalitelerini ve alışkanlıklarını ciddi oranda değiştirdi.

Her sektörden çalışan, para kazanmakta zorlandığını ve tasarruf etmeyi bir kenara bırakın gündelik ihtiyaçlarını karşılayamadığını söylüyor.

Patronlar kulübü Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nın (ATSO) Ağustos ayı meclis toplantısını takip ettim. Tamamı patronlardan oluşan meclis üyeleri ile ayak üstü sohbetlerimizde, benzer şikayetleri dinledim. Çalışanların para kazanamamaktan yakındığı iş dünyasında, patronlar da artan girdi maliyetleri nedeni ile maaş ve vergi ödeyemediğinden, günü kurtarmak için ihtiyacı olan krediye de ulaşamadığından şikayet ediyor.

Patronların başkanı ATSO Başkanı Davut Çetin ise mecliste yaptığı konuşmada tüm sektörlerin sıkıntılarını tek tek anlattı. 20 ayrı sektörün özeti çıkarılmış sorunlarının neredeyse tamamı ortak: Başta elektrik ve akaryakıt olmak üzere maliyetlerdeki artış, krediye ulaşımda yaşanan zorluklar, hükümetin uyguladığı enflasyon ve para politikası, dövizdeki belirsizlik. Bunların yanında her sektörün kendi içindeki özel sorunlar.

Market fiyatlarında düşürülmeye çalışılan enflasyonun etkisinin zayıf ve geçici olacağını belirten Başkan Davut Çetin, “Biz enflasyonu marketlerde düşürmeye çalışıyoruz, bunun etkisi zayıf ve geçici olur. Enflasyonla mücadele için temel girdilerde vergiler düşürülmelidir. Bu bir parça yapılıyor, ama yeterli olmuyor” diyerek hem sorunu, hem de çözüm yolunu özetlemiş oldu.

Ülkede bir enflasyon sorunu var ve bir türlü önüne geçilemiyor. Resmi rakamlara göre yüzde 80 olan bu oran, reel hayatta yüzde 300’ü buluyor. Elektrik ve akaryakıttaki fiyat artışı ile dövizdeki oynaklık sona ermeden bu sorunun önüne geçilemeyeceği de ortada. Davut Çetin’in dediği gibi market raflarındaki fiyatları takip ederek çözülecek kadar küçük bir soruna da benzemiyor.

“Kredi dışında girdi maliyetleri şikayetleri devam etmektedir” diyen Davut Çetin, “Bu enflasyonun KOBİ’leri daha fazla etkileyeceğini söylemiştik. Büyük şirketlerin kar artışları da bunu göstermektedir” diyerek durumu özetlemiş oldu. Yani büyük cirolu dev firmalar, ekonominin durumu ne olursa olsun kazanmaya devam ediyor. Olan küçük ve orta ölçekli firmalara oluyor.

Konuşmasında bir de örnek veren Çetin, “Bir restoran sahibi arkadaşımız, kirasının 26 bin lira, elektrik faturasının 60 bin lira olduğunu söyledi” dedi ve enflasyonla mücadeleden gözlerin market raflarından çok temel girdi kalemlerine çevrilmesi gerektiğine işaret etti.

Restoran sahibinin kira ve elektrik faturaları yaşanan sürecin özeti gibi duruyor. Mülk sahibi ile anlaşarak kirayı dizginlemek mümkün olabiliyor, ancak bu ay 60 Bin TL gelen elektrik faturasının gelecek ay daha yüksek gelmesinin önüne geçilemiyor. Dövizdeki oynaklık sona ermeden önüne geçilmesi de beklenmiyor.

Kısacası büyük cirola dev firmaları bir kenara bırakırsak, patronuyla, çalışanıyla ekonomik anlamda bir kıskacın içerisindeyiz. İşçi ve memurun kira ödemekte bile zorlandığı ortamda, patronlar da maaş ödemekte ve ay sonunu getirmekte güçlük çekiyor. İki tarafın da şikayetçi olduğu sektörlerde ise mutsuz, umutsuz ve uzun vadeli program yapamayan bir topluluk karşımıza çıkıyor.

Ekonomide yapılan yanlışların bedelini şimdilik işçisiyle patronuyla halk ödüyor. Buna sebep olanlar ise teşhisi doğru koyamadıkları için tedavi yöntemini de yanlış uyguluyor.

Daha karamsar bir tablo çizmek istemem ancak turizm sezonu bitiyor ve önümüzdeki ay okullar açılıyor. Korkarım asıl sıkıntılı dönem yeni başlıyor.