Hükümetle Toplu İş Görüşmelerinin sürdüren KESK ülke genelinde taleplerini yineliyor. Aileleriyle birlikte ortalama 20 milyon insanı yakından ilgilendiren TİS görüşmelerinde KESK büyükşehirlerde memur maaşının 47 bin 500 lira olmasını talep ediyor. KESK Genel Sekreteri Şenol Köksal, sendika olarak hükümetten taleplerini Antalya’da tekrarladı. Perşembe gününe kadar Antalya’da KESK heyeti olarak önemli görüşmelerin gerçekleştirileceğini belirten Köksal, görüşmelerde olumsuz bir durumun yaşanması halinde ise ülke genelinde grev kararı alacaklarını anlattı.
KESK TİS GÖRÜŞMELERİNDEN NETİCE ALAMASA GREV DİYECEK
“12 yıl boyunca 6 dönemdir sürdürülen bu garabet TİS sistemi yandaş konfederasyonun da işine geliyor. Uyuşmazlık süreçlerini göstermelik bir iki eylemle geçiştirip topu Hakeme atabiliyor. “Ben ne yapayım? Elimden geleni yaptım ama hakem böyle karar verdi” diyebiliyor. Gelin o zaman birlikte mücadele edelim çağrılarımıza da bu nedenle kulak tıkıyor” diye konuştu. KESK Genel Sekreteri Şenol Köksal, Körfez Gazetesi’nin; “TİS görüşmelerinden istediğinizi alamasanız ne yapacaksınız?” sorusuna; “Eylemler ve grevlerle üzerimize düşeni yapacağız” dedi.
20 MİLYONLUK BİR KİTLEDEN BAHSEDİYORUZ
“Toplu sözleşme diye yutturulmak istenen ama gerçekte tamamen anti demokratik olan bir sistem var. Bu da yetmezmiş gibi, aileleri ile birlikte 20 milyonluk bir kitlenin geleceği kediye ciğer emanet etme misali masaya yetkili sıfatı ile oturtulan varlığını siyasal iktidara borçlu yandaş bir yapıya bırakılmış durumda. Geldiğimiz noktada kapsamından, tarafların belirlenmesine, grev hakkımızın yasal güvence altına alınmamasından uyuşmazlık durumunda devreye girecek olan Hakem Kurulunun yapısına kadar onlarca temel sorunu bulunan, hak arama yollarını kapatan, TÜİK’in çarpık enflasyon rakamlarına endeksli maaş artışlarına indirgenen, temel hiçbir sorunumuzu çözmeyen mevcut bu garabet ‘toplu sözleşme’ sistemi tam altı kez iflas etmiştir”
diye konuşan Köksal açıklamalarına şu şekilde devam etti:
“Dolayısıyla burada bir kez daha altını çiziyoruz. Gerçek, evrensel bir toplu pazarlıkla uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan mevcut toplu sözleşme sistemi devam ettiği sürece yaşadığımız sorunların çözülmesi mümkün değildir. Bunun için biz KESK olarak öncelikle; 6 milyonu aşkın kamu emekçisinin ve kamu emeklisinin ortak ekonomik, sosyal, demokratik, özlük ve mesleki hak ve çıkarlarını temel alan, İktidarın hem işveren olarak tarafı hem hakem olmadığı, her sendikanın, konfederasyonun kendi üyeleri adına masaya oturabildiği, Kadın kamu emekçilerinin kendi talepleri ile masada temsil edildiği, başta ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelerle, evrensel sendikal hak ve özgürlüklerle uyumlu, grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu sözleşme istiyoruz.”
REFAH PAYI OYUNU
“12 yıldır “toplu sözleşme” adı ile sürdürülen oyunların soncunda maaşlarımız reel olarak buharlaşmış, satın alma gücümüz erimiş eritilmiştir, yoksulluğumuz artmıştır”
diye konuşan Köksal açıklamalarına şu şekilde devam etti:
“AKP TÜİK’in sahte enflasyon rakamlarına kendi de inanmıyor. Vergi harç ceza vs zama gelince yeniden değerleme oranı bize TÜİK, son bir yıldır sahnelediği “refah payı oyunu” ile seçim süreçlerinde bu durumu fırsata çevirmeye çalışıyor. İktidar daha öncesinde ve 12 yıldır süren toplu sözleşmelerde bir kez olsun refah payı vermeye yanaşmamıştır. Refah payı oyununa 2022’nin ilk altı ayı için “%2,5 refah payı veriyoruz” diyerek başladılar Ama sözlerini tutmadılar. Maaşlarımızda yapılan %2,5’luk artışı bile izleyen altı ayın enflasyon farkından düştüler. Refah payı oyunu seçimlere giderken maaşlarımızda toplu sözleşme zammı, enflasyon farkına ilave 13 puanlık artışla sürdürüldü. Ama bu artışın yapıldığı TÜİK enflasyonu %15,39 iken ENAG enflasyonu %38,57’ydi. Buna rağmen iktidar ENAG rakamının 8,5 puan altında kalan artışla her fırsatta övünmeye devam etti. Son olarak seçimlerden önce “En düşük memur maaşını 22 bin TL’ye çıkaracağız, artışı emeklilere de yansıtacağız” dediler. Ama sözlerini yine tutmadılar. Mevcut emekliyi ve bugünün çalışanı yarının emekli adayı milyonları perişan eden yeni bir ücret-maaş rejimi getirdiler. Buna göre her üçünden ikisi hazine katkısı ile 7.500 TL olan en düşük maaşı alan emekliye “size seyyanen bir ödeme falan yok, %25 artışla yetinin” denilerek dalga geçilmiştir. Açlık sınırının 11 Bin TL’yi aştığı koşullarda en düşük kamu emeklisi emekçisi aylığı 9.875 TL’de kalmıştır. Çalışmaya devam edenler olarak bizim ise taban maaşlarımız enflasyon farkı ve toplu sözleşme artışı ile toplamda %17,55 oranında arttırılmıştır. Bunun üzerine ilave seyyanen ödenek adı ile 8.077 TL eklenmiştir. Rakamları alt alta toplayınca en düşük memur maaşı dedikleri maaş 22 bin TL’ye ulaşmış gibi görüyor. Ama aldatmaca da zaten burada başlıyor. İlave seyyanen ödenek denen net 8.077 TL taban aylığa yansıtılmadı. Bunun anlamı 8.077 TL’nin emekli aylığımızdan, tazminatlarımıza, eş ve çocuk yardımından ek ders ücretlerimize, döner sermaye payımıza kadar hiçbir kaleme yansıtılmaması demektir. Bugün en düşük memur maaşı” olarak ifade edilen 22.000 TL’nin: 3.390,14 TL’si hiçbir şekilde emekliliğe yansımayan sabit ek ödeme tutarıdır. 8.138,89 TL’si `ilave seyyanen ödenek` adı ile verilen tıpkı sabit ek ödeme gibi emekliliğe yansıtılmayan tutardır. 1.158,77 TL’si aile yardımıdır. (Çalışmayan eş yardımı) 382,35 TL’si çocuk yardımıdır. (Birisi 6 yaş altı diğeri 6 yaş üstü iki çocuk için verilen yardım) Bu durumda söz konusu kamu emekçisinin emekliliğe yansıyan maaşı 8.929,35 TL’dir. Eline geçen 22.000 TL’nin 13.070,65 TL’si emekliliğe yansımamaktadır. Yani söz konusu kamu emekçisinin çalışırken aldığı maaşın sadece % 40’ı emekliliğe yansırken % 60’ı emekliliğe yansıtılmamaktadır. Öte yandan ‘İlave seyyanen ödenek’ adı ile getirilen bu yeni ücret-maaş sistemi sadece en düşük maaşı alan kamu emekçisi değil tüm kamu emekçileri için geçerlidir. Dolayısıyla yıllardır ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması talebi yerine getirilmeyen kamu emekçilerine yaşatılan adaletsizlik ‘ilave seyyanen ödenek’ adı ile getirilen bu yeni ücret-maaş rejiminde çok daha fazla derinleşmektedir. İlave seyyanen ödenek ile getirilen yeni ücret-maaş sisteminin devam etmesi durumunda mevcut durumdaki zaten sefalet aylığı düzeyinde olan emekli aylıklarında önümüzdeki yıllarda reel olarak çok ciddi bir düşüş yaşanacaktır. Sözlerimizi tüm kamu emekçilerine ve emeklilerine bir çağrıda bulunarak tamamlamak istiyoruz. Sevgili Kamu emekçileri, sevgili emekliler İktidar ve “sendikamız” dediği yapı arasında bugüne kadar ‘toplu sözleşme’ adı altında varılan mutabakatların kaybedeni hangi sendikanın üyesi olursa olsun tüm kamu emekçileri ve emeklileri olmuştur. Bir taraftan biriken sorunlarınızın çözümü için görüşmelerin başlamasını dört gözle bekliyorsunuz. Diğer taraftan bugüne kadar yaşadığınız hayal kırıklıklarına bir yenisinin daha eklenmesinden endişe ediyorsunuz. Bu endişelerden kurtulmak, yıllardır süren bu kâbustan uyanmak sizin, bizim, hepimizin elinde! Bizlere her geçen gün daha fazla yoksulluk, sefalet, güvencesizlik dayatılan bu pespaye sistemi değiştirmek ve dönüştürmek elimizde! Yeter ki gerçek yetki sahibinin; sahte sendika yasasıyla imza yetkisini elinde bulunduran konfederasyon değil, milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisi olduğunu unutmayalım. Daha fazla bedel ödemek istemiyorsanız; gelin hangi sendikanın üyesi olursak olalım hep birlikte haklarımız için omuz omuza verelim. Biz KESK olarak yıllardır yürüttüğümüz fiili meşru mücadele sonucunda kurulan masanın kamu emekçilerinin ve emeklilerin yok sayıldığı, iktidarın ve yetkili olarak oturttuğu yapının bir oyun sahnesine dönüştürülmesine seyirci kalmadık, kalmayacağız. Gelin işyerlerinden, yani sizlerden topladığımız taleplerle hazırladığımız “İnsanca Yaşam, Güvenceli İş Ve Güvenli Gelecek” teklifimize hep beraber sahip çıkalım.”