Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Serap Erdoğan Taycan, Türkiye’de adının net bir şekilde konulması gereken bir şiddet sorunu olduğunu ifade etti. Her yeni güne şiddet haberleri ile başlandığını ve günün şiddet haberleri ile bitirildiğine dikkat çeken Taycan, toplumda yaşanan hiçbir şiddet türünün bir diğerinden bağımsız düşünmenin değerlendirmenin mümkün olmadığını ifade etti. Taycan, “Kadına yönelik şiddet çığ gibi büyürken, çocuklar, sağlık çalışanları, eğitimciler, aileler, hayvanlar, sokakta bir yerden bir yere gitmekte olan insanlar, yani biz hepimiz şiddet olaylarının nesnesi haline geldik. Sadece doğrudan maruz kalarak değil, yaşananları, şiddet olayları ile ilgili söylemleri dinlerken de olaylardan etkilenmeye devam ediyoruz” dedi.
205 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
Şiddet olaylarının toplumdan uzak kalmasını istediklerini ifade eden Prof. Dr. Serap Erdoğan Taycan, “Adını ne kadar koyabilirsek kendimizi de o kadar koruyabileceğimizi düşünüyoruz. Ancak korku ve tedirginliğin büyüklüğü, anlama çabamızı köreltebiliyor. Bu noktada Türkiye Psikiyatri Derneği olarak, sorunu birlikte anlamak, çözümü birlikte üretebilmek adına tüm kurumlara ve paydaşlara acil eylem çağrısında bulunduk ve çağrımızı yineliyoruz. 2024 yılının ilk 6 ayında 205 kadın öldürüldü, 117 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Bu sayıya hemen her gün en az bir kadın daha ekleniyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı bu şiddet kültürünü ortaya çıkaran, besleyen ve sürdüren tüm kavramlar birlikte ele alınmadığında, ölen insanlarımızı saymaktan öteye gidemeyiz. Cinsiyetçi dilin dizilerden, haberlere, kamu spotlarından gündelik dile kullanımına duyarsızlaştığımızda, kadın bedeni üzerindeki her türden toplumsal baskı sıradanlaştığında, kadına şiddetin faillerinin arttığını bilmemiz gerekir. Kadın cinayetlerinde, kadının ‘kendini öldürtecek ne yaptığını’ konuşup, faillere iyi hal indirimi uygulandığında, kız çocukları ve erkek çocukları farklı toplumsal kodlar, farklı beklentiler ile büyütüldüğünde, önlerine farklı gelecek seçenekleri sunulduğunda, şiddet sıradanlaşır” sözlerine yer verdi.
YASAL DÜZENLEMELER YAPILMADI
Antalya Körfez Gazetesi muhabiri Ertuğrul Gün'ün haberine göre Prof. Dr. Serap Erdoğan Taycan, “Yıllar içerisinde sağlık sisteminin sermayenin birikim alanı haline getirildiği tartışılırken, sürecin nelere mal olabileceği konuşuldu. Sağlık çalışanları ile sağlık hizmeti alanların birbirine taraf hale getirilmesinin yaratacağı tehlikeyi göstermeye çalıştık. Bugün geldiğimiz noktada hala sağlık sistemindeki tüm aksaklıkların sebebi sağlık çalışanlarıymış gibi bir algı yaratılmaya devam ediliyor ve sağlıkta şiddeti önleyecek yasal düzenlemeler yapılmadı. Bireyin sorununa şiddet uygulayarak çözüm sağlayabileceği algısını destekleyen her bir olayda şiddet sağlıkta şiddetle sınırlı kalmaktan çıkıp okullara, devlet dairelerine, tüm kurumlara yayıldı, sıradanlaştı” dedi.
ONARILMAZ YARALAR AÇTI
“En savunmasız canlıların, hayvanların yaşama koşullarının nasıl düzenleneceğini, yaşatmak için nasıl çözümler geliştirilebileceğini tartışmak yerine öldürmenin bir seçenek olarak gündeme gelmesi; sürece açıklama olarak hayvanların saldırganlaşmasının gösterilmesi ile hepimizin vicdanlarında onarılmaz yaralar açan katliamlar yaşandı” sözlerine yer veren Prof. Dr. Serap Erdoğan Taycan, “Sanki şiddet toplumun ve gündelik yaşamın dışındaymış gibi algı oluşturacak şekilde fail olmayı hastalıklarla gerekçelendiren, olayları psikiyatrik nedenlere bağlayarak yapılan açıklamalar, tanımlamalar ve müdahalelerle şiddet sorunu çözülemez. Bu tutum, hem bir meslek grubu ve bilim alanını hedef göstermek hem de psikiyatrik hastalıkları ve hastalığı bulunan kişileri damgalayarak tedavi süreçlerinin önünü kapatmak anlamına gelecek” açıklamasında bulundu.
GÖREVE HAZIRIZ
Gelinen noktada artan şiddet olaylarına ilişkin acil önlem alınması çağrısında bulunan Prof. Dr. Serap Erdoğan Taycan, “Şiddeti meşrulaştırıp, asıl kaynakları göz ardı eden gerekçeler bulmak tüm topluma zaman kaybettirmektir. Şiddetin toplumsal, kültürel, ekonomik, cinsiyetçi ve idari tüm boyutları bilimsel ölçütlerle ele alınmalıdır. Başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere yasal düzenlemelerin sosyal ihtiyaçlar bağlamında ele alınması, eğitimden çalışma ortamına, aileden kurumlara her yerde her türlü şiddete sıfır tolerans gösterilmesi gerektiğini vurguluyor, bu süreçte tüm paydaşlarla etkili bir çalışma yürütülmesi için göreve hazır olduğumuzu, kendi bilimsel platformlarımızda çalışmalarımıza başladığımızı belirtiyoruz” dedi.