3 Mart 1924 tarihinde Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin uygulama ayakları olan devrim kanunlarından ilkinin ve en önemlilerinden birisinin, Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretimin Birliği Kanunu) kabul eidldi. Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra, 1924 yılında kabul edilen bu kanun ile Cumhuriyet’in rotası belli olmaya başlamıştı. Bu kanunu, Tekke ve Zaviyelerin kapatılması, harf devrimi, kılık kıyafet devrimi, Medeni Kanun gibi uygulamalar izleyecek, bu sürecin sonunda da 1937 yılında laiklik Anayasa’ya girecekti.

3 Mart’ta 430 kanun numarası kabul edilen Öğretimin Birliği kanunu sadece o güne kadar birbirinden farklı merkezlerden koordine edilen eğitimi devletin kontrolünde Milli Eğitim Bakanlığı tekeline almakla kalmıyor, aynı kanun maddesinde Şeriat ve Evkaf Vekaleti kaldırılarak, Diyanet İşleri Başkanlığı; Erkan-ı Harbiye Nezareti kaldırılarak da yerine Genelkurmay Başkanlığı kuruluyordu. Özetle, din ve ordu kurumlarının devlet ve siyaset üzerindeki etkileri azaltılıyordu.

Bu kanunun ardından gelen diğer kanunlar özü itibarı ile laiklik ve çağdaşlaşmayı yerleştirmeye ve pekiştirmeye çalışan uygulamalar oldu.

Sıklıkla 28 Şubat ile ilgili yazılar gündeme gelir ve başta iktidar olmak üzere çok çeşitli çevrelerce 28 Şubat yerden yere vurulur. Demokrasi adı altında yapılan bu eleştiriler içinde ordu düşmanlığını barındıran söz oyunlarından başka bir şey yoktu. Çünkü 28 Şubat ister ‘post’ ister ‘arkaik’ bir darbe değildi. Devletin Anayasal bir parçası olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, devletle ilgili görüş ve önerilerini ilettiği bir araç olan Milli Güvenlik Kurulu’nda düşüncelerini dile getirmesidir. Ne 12 Mart gibi bir muhtıra ne de 15 Temmuz gibi bir kalkışmadır. Silahlı Kuvvetler, meşru bir zeminde düşüncelerini açıklamıştı. Bu düşünceler kurulda kabul görmüş, karara dönüşmüştü.

Peki ne vardı bu kararlarda.

Toplamda 18 Maddeden oluşan 28 Şubat kararları, zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılmasını, Kuran kurslarının devlet kontrolüne alınmasını, cemaat ve tarikatların kapatılmasını, kılık kıyafet yasasının uygulanmasını istiyordu. Kısaca, laikliği istiyordu, devrim kanunlarının uygulanmasını istiyordu.

Menzil tarikatının şeyhinin cenaze töreni, Milli Eğitim Bakanı’nın kız okullarını açma girişimi, vb. gördükçe insan sormadan edemiyor.

28 Şubat haksız mıydı?