Antalya Kent Konseyi’nde gerçekleşen söyleşi büyük ilgi gördü. Eğitimci-Yazar Mustafa Koç, Köy Enstitülerinin faaliyetlerini anlatan bir sunum gerçekleştirdi. Koç; “Köy Enstitüleri genç Cumhuriyetin eğitim sistemiydi. Eğitim hayatımızda, tarımda, ekonomide, üretimde harikalar yaratırken kapatıldı. Zavallı halkımız ise asla bu oyunu fark edemedi ama Cumhuriyeti yıkmak isteyenler bu işe ta o zamanlarda enstitüleri kapatarak başlamıştı” dedi. 

NE ZAMAN ADI SÖYLENSE ACI İÇİNDE KALIRIM

Eğitimci-Yazar Mustafa Koç, “Ne zaman Köy Enstitülerinin adı söylense hep acı içinde kalırım ve burnumun direği sızlar. Bugün eğitimde dibe vurduğumuzun kanıtı işte tam da budur. Köy Enstitüleri genç Cumhuriyetin eğitim sistemiydi. Eğitim hayatımızda, tarımda, ekonomide, üretimde harikalar yaratırken kapatıldı. Zavallı halkımız ise asla bu oyunu fark edemedi ama Cumhuriyeti yıkmak isteyenler bu işe ta o zamanlarda enstitüleri kapatarak başlamıştı” dedi. 

CEHALETİ YENMEK İÇİN BİLGİ VE BİLİM

“Enstitüler savaştan yeni çıkmış, yüzde 90’ı kara cahil bir tarım toplumunun aydınlanmacı eğitim sistemiydi. Cehaleti yenmek için bilgiyi ve bilimi; yoksulluğu yenmek için de üretimi amaçlayan Köy Enstitüleri bu amacı gerçekleştirmek için büyük bir hızla yol almaya başladı” şeklinde açıklamalarda bulunan Mustafa Koç, “Ne var ki "bu Türkler de çok oluyordu” Bir yerlerde Türkiye'nin gelişme ve aydınlanma yolunun kesilmesine karar verildi ve önce enstitüler kapatıldı. Sonuçta Köy Enstitüsü deneyimi, Türklerin eğitim buluşu olarak dünya eğitim tarihine geçti. Bizim tarihe gömdüğümüze bakmayın; Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO, bu Türk Eğitim modelini gelişmekte olan ülkelere örnek gösterme kararı aldı” dedi. 

ŞİMDİ BAŞKA BİR DÜNYADAYIZ

Koç açıklamalarında, “Elbette bugünkü hayatımıza o günkü okulların aynısını koyamayız. Çünkü şimdi artık başka bir dünyadayız. Toplum da dünya da çocuklar da çok değişti. Ancak o okulların eğitim felsefesinden yararlanarak günümüz koşullarına uygun Kent Enstitülerini yaratabiliriz. Eğitimi, öğrencinin ilgi alanlarına ve toplumun ihtiyaçlarına göre planlayarak çocukların düşünme becerilerini, yaratıcılığını, yeteneklerini, hayallerini ve hedeflerini yine geliştirebiliriz” diye konuştu. Koç açıklamalarında, “Eğer bu ülkenin eğitimini yeniden planlayabilecek bir irade varsa işe 21. yüzyılın toplumuna hitap edecek Kent Enstitüleriyle başlayabilir. En az lise düzeyinden başlayarak değişen ve gelişen çağa uyum sağlamak, teknolojiyi geliştirmek, teknoloji kullanmak için değil teknoloji üretmek için toplumun ve çağın gereksinimi olan çeşitli enstitüler açılabilir. Köy Enstitüsü deneyimi ülkemiz için iyi bir yol gösterici olabilir. Bilim dünyasından kopmamak ve evrensel bilime katkı yapabilmek amacıyla Bilim ve Sanat Enstitüleri, Bilişim Enstitüleri açmalıyız. Örneğin Hindistan gibi muazzam bir yazılım altyapısı yaratmak amacıyla işe ortaokuldan liseden başlayarak Yazılım ve Bilişim dersleri konabilir, Sanayiye nitelikli insan gücü yetiştirmek için sınava odaklı meslek okulları yerine üretim ve yaratıcılığa odaklı Sanayi ve Teknoloji Enstitüler, Bilişim Enstitüleri açmalıyız. Her mesleğin bir okulu, her becerinin bir diploması ya da sertifikası olmalıdır. Modern tarımı öğretmek amacıyla arıcılık, balıkçılık, hayvancılık, sebzecilik, meyvecilik gibi her bir üretim alanı için Tarım Enstitüleri açmalıyız. Artık daha büyük düşünmeli; yöresel ürünlerin ıslahı, geliştirilmesi ve üretimi için Tohumculuk Enstitüleri; Pamuk, Elma, Üzüm, Çay Enstitüleri açılmalı” dedi. 

DONANIMLI EĞİTİMCİLER

“Hepsinden önemlisi, eğitimin motoru nitelikli öğretmendir. Eğitimde büyük hedeflere ancak donanımlı öğretmenlerle ulaşılabilir. 1848'de başlayan Darül Muallimin'den Köy Enstitülerine; Öğretmen Okullarından Eğitim Enstitülerine ve Yüksek Öğretmen Okullarına evrilen 180 yıllık öğretmen yetiştirme deneyimi niçin çöpe atılmıştır, düşünmek gerekiyor. Oysa eğitimle ilgili kararların yerli ve milli olması gerekmez mi?” şeklinde açıklamalarını sürdüren Koç daha sonra şu şekilde konuştu: “Eğitimde yarıştan çekilmek istenmiyorsa yine efsane öğretmenler yetiştirmek için Eğitim Enstitüleri yeniden açılmalı; hatta Öğretmen Enstitüleri ya da Öğretmen Akademileri kurulmalıdır. Bütün bunların yanında, toplumun inanç dünyası için yeteri kadar Din ve İnanç Enstitüleri de açılmalıdır. İnanç dünyasının en azından bir bölümünün; cemaatler ve tarikatler yoluyla dış istihbarat güçlerin etkisi altına girdiği yakın tarihte ve acı deneyimlerle kanıtlanmıştır. Öyleyse yeni eden benzer felaketlerle karşılaşmamak için herkesin din ve inanç özgürlüğünün güvencesi olan cumhuriyetin laiklik ilkesi yaşatılmalıdır.”

Muhabir: BÜLENT ÖNER