Her biri ayrı bir masala, türküye, öyküye karışan makiler sadece birer çalı değildir. Makiler yok oldukça ruhumuz biraz daha ıssızlaşıyor... Dokumacılık, neolitik çağdan bu yana Anadolu'nun en önemli kültürel ve sosyo-ekonomik üretimlerinden biri. Bitkisel ve hayvansal ürünlerle yapılan bu köklü üretim biçimi, beşikten mezara insanoğlunun yaşam yolculuğunda gündelik hayatını sarıp sarmalayan bir uğraş.
BOYAMADA KULLANILIYORDU
Rengârenk kumaşlar ile halı-kilim, cicim-heybe gibi Anadolu dokumalarının göz alıcı renklerinin kaynağı ise yine bu toprakların coğrafyasıydı. Meşe palamudu, soğan, nar kabuğu, hayıt, sumak, adaçayı, labada, ceviz ve onlarca bitkinin yaprak, kabuk ve kökleri boyamada kullanılıyordu. Bu bitkilerden biri de pek tanınmayan bir tür olan ve hiç bir yasal koruma statüsü bulunmayan 'boyacı sumağı'dır. Çiçeklerinin bulut bulut, pamuk şekeri gibi görünüşünden dolayı duman ağacı olarak da anılan bitkiye kimi yerde peruk ağacı da deniliyor. Toroslar başta olmak üzere güneydoğu ve güneybatı Anadolu bölgelerinde doğal olarak yetişen bitkinin en yaygın olduğu kentlerden biri de Antalya ve çevresi. Sarı ve yeşilin tonları elde edilen bitkinin kabuk, yaprak ve filizleri geçmişte hem deri hem de iplik ve kumaş boyamasında kullanılıyordu.
MAKİNİN TÜRLERİ DEĞERLİYDİ
Sahra çadırları, haki renkli askeri giysiler ile halı ve kilimlerin dokunduğu iplere göz alıcı renkler kazandıran boyacı sumağı, peyzaj bitkisi olarak da oldukça gösterişli bir tür. Maki topluluklarının ve kızılçam ormanlarının arsındaki açıklıklarda varlığını sürdüren boyacı sumağı, geçmişte kullanım işlevi yüzünden makinin birçok türü gibi altın değerindeydi.
Antiseptik özelliğinden dolayı geleneksel hekimliğin vazgeçilmezi olan bitkinin gövdesi ve dalları mobilyacılıkta da kullanılmış. Ancak bugün bu bitkiyi birçoğumuz tanımıyoruz bile. İhtiyaçlarını karşılamanın başka yollarını bulan insan, sırtını döndüğü coğrafyadaki eski yoldaşlarını unuttu.
YOL OLDUKÇA RUHUMUZ ISSIZLAŞIYOR
Otoyol, enerji, madencilik ve turizm-inşaat amaçlı her türlü projenin uygulanacağı sahalarda 'ormandan' sayılmayan bu türler ilk gözden çıkarılanlar arasında. Çünkü onlar hem muktedirlerin hem de içine doğduğu coğrafyaya sırt çevirenlerin gözünde, sadece ortadan kaldırılması gereken birer çalı! Anadolu'nun bitki, ağaç ve ağaççıkları binlerce yılda üretilen büyük bir insanlık kültürünün içinde erirken aynı zamanda bu köklü kültürü rengine boyayarak içinde eritmiştir de...
Son günlerde korkunç boyutlara ulaşan özel ağaçlandırma taleplerine en çok konu edilen yerler de yine makilik alanlar oluyor. Oysa makilik alanların canlı yaşamına ve ekosisteme kattığı değer bir kızılçam ormanından çok daha fazla.
Her biri ayrı bir masala, türküye, öyküye karışan makiler sadece birer çalı değildir. Makiler yok oldukça ruhumuz biraz daha ıssızlaştı.