İstanbul'da yaşanan 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından sosyal medyada afet anlarında kadınların karşılaştığı psikolojik baskılar yeniden gündeme gelirken, ünlü şarkıcı Ceylan Ertem'den çarpıcı bir deprem anısı geldi. Ertem, sosyal medya hesabı X üzerinden yaptığı paylaşımda, çocukluk yıllarında yaşadığı Sakarya depreminde tanık olduğu insanlık dışı muameleyi anlattı.
"YÜZLERİNE TÜKÜRDÜLER"
Ertem, "Sakarya depreminde 'deprem sizin yüzünüzden oldu' diyerek geceliklerle, şortlarla kaçanların yüzüne tükürdüler" ifadelerini kullanarak, depremin yarattığı korku ve kaos ortamında bile bazı insanların acımasızca davrandığını gözler önüne serdi.
"SİZ EĞLENCE PEŞİNDE MİSİNİZ?"
Depremin ardından yaşadıkları zorlukları da aktaran Ertem, babasının bir hafta sonra hasarlı binaya girerek kendisi ve ailesi için eşya almaya çalıştığını belirtirken, o sırada babasının gitarını da yanına almasının kendisi için büyük bir anlam taşıdığını vurguladı. "Ancak evden çıkarken gitarımı da almış. Beni çok mutlu edeceğini ve onca korkunçluğun ortasında bana ışık olacağını bildiği için" diyen Ertem, gitarıyla birlikte kamyonun arkasında yolculuk yaparken yaşadığı bir başka travmayı da paylaştı: "Sırtımızda gitar görenler 'millet ölmüş siz eğlence peşinde misiniz' diyerek de linç etmeye kalkmıştı."
"BANA UFACIK ŞİFA VERMİŞTİR"
O dönemde yaşadığı agorafobi ve panik atak sorunlarına da değinen Ceylan Ertem, babasının kamyonun arkasına serdiği örtülerle oluşturduğu küçük alanda gitar çalıp şarkı söylemesinin kendisi için bir nebze olsun şifa olduğunu dile getirdi. "Her tarafımızdan ağlayanlar, kahrolanlar geçerken, kafamızda helikopterler uçarken, artık şehir ölüm kokarken, yağmaların açlığın susuzluğun çaresizliğin ve kaosun ortasında bana ufacık bir şifa vermiştir" şeklinde konuştu.
DEPREMİN SOSYAL BOYUTLARI
Ertem, deprem ve sonrasının özellikle çocuklar ve gençler için atlatılması kolay bir süreç olmadığını belirterek, o dönemde 'insan olmak'la ilgili çok şey öğrendiğini sözlerine ekledi. Bu paylaşımıyla Ceylan Ertem, afetlerin sadece fiziksel değil, psikolojik ve sosyal boyutlarının da ne kadar derin olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi.