Otobüsün kirli ve yüzlerce el izi olan penceresine oyuncak silahıyla tak tak vuruyordu. Annesi oyuncağını almakla tehdit ediyor ara sıra da bu tehdidi yerine getiriyordu. Elinden oyuncağı alınınca bas bas bağırarak otobüsü ayağa kaldırıyordu çocuk. Otobüs alabildiğine doluydu. Nefes almak bile mümkün değildi. Sonra yine tak tak cama vurmalar ve annenin tehditleri... Yaklaşık yarım saat bu döngü devam etti. Anne arada bir de çocuğun ellerini tutuyordu.

Gürültüden sıkılan orta yaşlı bir adam, “oflayarak” otobüsün arkasına doğru hızlı adamlarla ve önündekilerin ayağına basarak ilerledi. Gittiği yerden anneye, “Nasıl çocuk yetiştiriyorsunuz” diye bağırdı. 3-4 yolcu da orta yaşlı adama onay verircesine kafa salladı, homurdandı.

Homurtuları dinledi, orta yaşlı yolcunun yüzüne baktı anne... Önce “Yeter” dedi sonra hafızalara kazınacak şu sözleri vurdu hepimizin yüzüne: “Keşke çocuğum şımarık olsaydı. Keşke ona çok yüz veren, onu iyi eğitemeyen bir anne olsaydım. Ama öyle değil. Çocuğum zihinsel engelli, her şeye tepki gösteriyor, aşırı sinirli. Ve ben bunun için hiçbir şey yapamıyorum. Çünkü devletin sağladığı imkanlar sınırlı. Baksanıza özel eğitim alması gereken oğlumu otobüsle götürmek zorunda kalıyorum. Umarım bu derdi Allah hiçbirinize vermez. ”

Bu sözlerin ardından çocuğun oyuncağını çantasına koydu, otobüs durağa yaklaşmıştı. Çocuğu var gücüyle kucakladı ve otobüsten inerken, “Şimdi rahat rahat gidin. Ben başka otobüse bineceğim. Yine oğlunu şımarık büyütmüş anne muamelesi göreceğim. Ama olsun evladım için her şeye katlanırım” dedi. Sözleri kurşun gibi çarptı yüzümüze. Annenin ve zihinsel engelli oğlunun kalktığı koltuğa kimse oturmaya cesaret edemedi. Orta yaşlı kişiye seslendim, “Buyur gel otur, koltuk senin” dedim. Utandı mı bilmiyorum ama sözlerime karşılık vermedi, koltuğa da oturmadı. Gözüm otobüsten inen anne ve oğlundaydı. Kadın kaldırıma oturmuş ağlıyordu. Oğlu da her şeyin farkındaydı. Biz ise otobüsün gri, pis kapısının kapanmasının ardından hayatımıza acımasızca devam ettik… 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde yaşadığım bu olay, hafızamda derin bir yere kazındı…