Antalya Kemer’deki Phaselis antik kentinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından geçtiğimiz Şubat ayında başlatılan iki ayrı halk plajı projesine onay veren Koruma Kurulu kararı ile bu karara dayanılarak yapılan ihalenin iptali için açılan davada bilirkişi heyetinin hazırladığı rapor mahkemeye sunuldu. Beş uzmandan oluşan bilirkişi heyetinin hazırladığı raporda, 1. Derece arkeolojik sit alanı olan Phaselis’te uygulamaya konulan projenin, ilgili mevzuat hükümlerinin yanı sıra planlama ve şehircilik ilkeleriyle kamu yararına aykırı olduğu belirtildi. Raporda ayrıca davaya konu olan Alacasu ve Bostanlık koylarında herhangi bir uygulama imar planı bulunmadığı ve yapılaşma alanlarının tamamının sahil şeridi içerisinde kaldığına dikkat çekilerek, “Uygulama imar planı bulunmayan alanlardaki sahil şeritlerinde belirtilen mesafeler içinde hiçbir yapı ve tesis yapılamaz” görüşüne yer verildi.

GÜNDEMDEN DÜŞMÜYOR

Antalya’nın Kemer ilçesine bağlı Tekirova Mahallesinde bulunan Phaselis antik kenti uzun süredir yapılaşma tartışmasıyla kamuoyunun gündeminde. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı TURAŞ A.Ş tarafından işletilmesi amacıyla antik kentin koruma sınırları içerisindeki iki koyda halk plajları inşa edilmesi için hazırlanan proje, 30 Ocak 2023 tarihinde Se-Fa Restorasyon Sanayi İnşaat Ticaret Ltd. Şti. firmasına ihale edildi.

SİT ALANINA BETON KAMYONLARI GİRDİ, YÖRE HALKI AYAĞA KALKTI

Phaselis’in kuzeyinde bulunan Alacasu koyu ile güney limanının bulunduğu Bostanlık koylarında yaklaşık 85 bin metrekarelik alanda uygulanması planlanan proje kapsamında günübirlik tesisler, kafeterya, otopark, karşılama merkezi, cankurtaran ünitesi, mescit, duş ve tuvaletlerden oluşan çok sayıda yapının inşa edilmesi gündeme geldi. İlk olarak Alacasu Koyu’nda başlayan çalışmalar sırasında beton kamyonlarının gece gündüz çalışması ve 1. Derece arkeolojik sit alanı vasfındaki koyda iş makineleriyle kazı yapılması yöre halkının ve kamuoyunun tepkisini çekti.

BAKAN ERSOY TEPKİLERİN ARDINDAN BETONDAN GERİ ADIM ATMIŞTI

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, gelen tepkilerin ardından beton dökülerek temeli atılan bazı yapıların kırılarak kaldırılacağını açıklamasının ardından koydaki beton zeminlerin bir kısmı söküldü. Ancak bazı beton zeminlerin sökülmesine karşın inşaat çalışmalarına devam edildi.

YAPILAŞMAYA ONAY VEREN KURUL KARARI VE İHALEYE DAVA AÇILDI

Arkeolojik sit alanı olmasının yanında aynı zamanda Beydağları Sahil Milli Parkı sınırları içerisinde bulunan Phaselis’te doğal ve kültürel mirası yapılaşmaya açan projeye karşı tepkilerin yanında, bu girişime dayanak oluşturan Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun olumlu görüşünün iptali için dava açıldı. Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası ve Peyzaj Mimarları Odası ile Tekirova’da yaşayan çok sayıda vatandaşın Kültür ve Turizm Bakanlığı aleyhinde açtığı davada, Phaselis Ören yeri sınırları içerisinde iki ayrı halk plajı ve kıyı düzenlemesi projesine onay veren Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 13 Ekim 2022 tarih ve 14634 sayılı kararının hukuka aykırı olduğu savunularak bu karara bağlı yapılan ihale işleminin iptali talep edilmişti.

BİLİRKİŞİ HEYETİ PHASELİS DAVASI RAPORUNU TAMAMLADI

Davayı gören Antalya 3. İdare Mahkemesi’nin görevlendirdiği 5 uzmandan oluşan bilirkişi heyeti, geçtiğimiz Temmuz ayında proje alanında yaptığı incelemenin ardından hazırladığı raporu mahkemeye sundu. Bilirkişi raporunun sonuç bölümünde oy birliği ile mahkemeye sunulan görüşte, Phaselis antik kenti sınırları içerisindeki 1. Derece arkeolojik sit alanında uygulamaya konulan projenin, ilgili mevzuat hükümlerinin yanı sıra planlama ve şehircilik ilkeleriyle kamu yararına aykırı olduğu belirtiliyor.

‘ALANIN KAPASİTESİNİN ÜZERİNDE MİSAFİR AĞIRLANIYOR’

Antalya 3. İdare Mahkemesi’nin atadığı arkeolog, şehir plancısı, peyzaj mimarı, mimar ve restorasyon uzmanı ile harita ve kadastro mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinin hazırladığı 65 sayfalık bilirkişi raporunda, Alacasu koyunda proje kapsamında alanda büfe, WC ve duş gibi destek ünitelerinin inşa edildiğinin gözlendiği ancak hizmete geçmediğinin belirlendiği kaydedilerek şöyle denildi:

“Phaselis ören yerinde dava konusunu doğrudan ilgilendirdiğinden yerinde inceleme ve gözlemler yapılmıştır. Ören yeri girişinde keşif günü hafta içi olmasına rağmen uzun araç kuyruğu bulunduğu gözlenmiştir. Alanın kapasitesinin üzerinde misafir ağırladığı, mevcut destek ünitelerinin yetersiz kaldığı ve 1. Derece arkeolojik sit alanlarının bu durumdan olumsuz etkilenebileceği belirlenmiştir.”

‘ZİYARETÇİ SAYILARI KONTROL ALTINA ALINMALI’

Ziyaretçi sayılarındaki artışın milli parklardaki kaynakların koruma kullanma dengesinin sadece ‘kullanma’ kısmına yönelik bir ölçüt olduğu kaydedilen bilirkişi raporunda,

“Oysaki milli parkların yönetim başarıları, alanın kaynak değerlerinin ne kadar korunduğuyla yakından ilgilidir ve alanın korunması genellikle ziyaretçi sayılarıyla ters orantılıdır. Aksi halde bu özellikli alanlar milli park statüsüne gerek kalmadan ‘turizm geliştirme merkezi’ olarak nitelenirdi. Bu nedenle dava konusu bölgede ziyaretçi sayılarını kontrol altında tutma üzerine ivedi çalışmalar yapılması gerekmektedir. Ancak bu kontrolün yakın çevredeki benzer nitelikteki alanların da kullanıma açılması ile sağlanıp sağlanmayacağı konusunda heyetimizce kuşku duyulmaktadır” görüşüne yer verildi.

‘UYGULAMA İMAR PLANI YOK, YAPILARIN TAMAMI SAHİL ŞERİDİNDE’

Davaya konu alanda yer alan Bostanlık Koyu’nda bulunan günübirlik tesis alanları ile elektrik trafo ve yönetim binası, mescit, WC ve açık sergi alanı gibi yapıların tamamının sahil şeridi içerisinde yer aldığına dikkat çekilen bilirkişi raporunda,

“Dava konusu alanlara ait herhangi bir uygulama imar planı bulunmamaktadır. Uygulama imar planı bulunmayan alanlardaki sahil şeritlerinde belirtilen mesafeler içinde hiçbir yapı ve tesis yapılamaz. Dava konusu Bütünleyici Kıyı Alanı Çevre Düzenlemesi Avan ve Uygulama Projelerinin kapsamında önerilen fonksiyonlar bu nedenle kıyı kanununun hükümlerine uymamaktadır. İlgili yönetmelik gereği alanda uygulama imar planı yapılması halinde toplum yararına açık olmak şartıyla konaklama hariç günübirlik turizm yapı ve tesisleri yapılabilir” denildi.

PROJE KIYI KANUNA AYKIRI, MİLLİ PARK PLANINA UYUMLU DEĞİL

Alacasu Koyunda önerilen günübirlik tesislerin de kıyı kanununa aykırı olduğu görüşüne yer verilen bilirkişi raporunda, alanın milli park statüsüne de vurgu yapılarak

“Dava konusu alanlar için hazırlanan projenin, Beydağları Sahil Milli Parkı Uzun Devreli Gelişme Revizyon Plan kararları ile uyumlu olmadığı görülebilmektedir” ifadelerine yer verildi.

İNSAN KULLANIMINA BAĞLI KİRLİLİK OLUŞTUĞU VURGULANDI

Dava konusu projelerin yer aldığı koyların, barındırdığı ulusal ve uluslararası ölçekte değere sahip biyoçeşitlilik, endemik türler ve bozulmamış habitatlara sahip olmasının yanı sıra; özgünlük, güzellik ve enderlik özellikleri nedeniyle doğal sit olduğuna dikkat çekilen raporda, Koyların turistik ve rekreasyonel olarak kullanılan kısımlarında insan kullanımına bağlı kirlilik oluştuğu, flora ve faunanın yıprandığı kaydedildi. Phaselis’teki projelerin uygulamaya geçmesi durumunda alandaki insan kullanımının biyoçeşitliliğe negatif etkilerde bulunacağına işaret edilen raporda, bunun sonucu olarak yerel ve endemik türlerde tür çeşitliliğinin azalmasına yol açacağı belirtildi.

‘PHASELİS BİLİMSEL ÇALIŞMALAR DIŞINDA AYNEN KORUNMALI’

Akeolojik sitlerin kullanım koşullarını belirleyen 658 sayılı ilke kararında, 1. Derece arkeolojik sit alanı vasfındaki ören yerlerinde yapılacak düzenlemelerin, bilimsel kazıların sürdürülmesi ve ziyaretçilerin buluntuları görebilmesi için gerçekleştirilecek müdahalelerle sınırlı olduğuna da değinilen raporda, şöyle denildi:

“28 Temmuz 2023 tarihinde Phaselis Ören Yeri’nde Bostanlık ve Alacasu koyunda yapılan incelemede, alanda çok sayıda kısmen veya tamamen yer üstünde konumlanan temel ve döşeme kalıntıları, duvar parçaları vb. taşınmaz ve taşınır parçalar olduğu dikkat çekmiştir. Yeraltında başka arkeolojik buluntular olması muhtemeldir. Arazinin eğimli olduğu bölgelerde, yeraltında konumlanan korunmuş potansiyel kalıntıların olması olasılığı artmaktadır. Buna karşın dava konusu alanın yapılaşmaya maruz kaldığı, yer yer kazı yapılarak beton malzeme kullanıldığı, daha önceden yapılmış bazı birimlerin kaldırıldığı gözlenmiştir. 2863 sayılı kanun ve ilke kararında belirtilen, gerekli durumlarda yapımına izin verilen WC, bilet gişesi, bekçi kulübesi gibi ünitelerin dışında da muhtelif yapıların yapıldığı ve ölçeklerinin minimum düzeyde tutulmadığı dikkat çekmiştir. Bunun yanı sıra ziyaretçi yoğunluğu sebebiyle koruma kullanma dengesinin gözetilmediği dikkat çekmiştir. Özetlemek gerekirse 1. Derece arkeolojik sit alanı olan Phaselis Ören Yeri, korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunması gereken bir alandır. Bilimsel amaçlı yapılan kazılar dışında hiç bir kazıya izin verilmemelidir.”

‘TURİZM TEŞVİK EDİLİRKEN ANTİK KALINTILAR TAHRİP EDİLMEMELİ’

Turizmin tarihi kentleri ve ören yerlerini tehdit eden bir etkisi olduğu da vurgulanan bilirkişi raporunda, “Bu sebeple turizm teşvik edilirken antik kalıntıların tahrip edilmesine izin verilmemelidir” görüşüne yer verildi.

PHASELİS’TE DÖRT AYRI DÖNEME AİT KALINTILAR İÇ İÇE

Dava konusu alanda, Geç Helenistik, Roma, Geç Antik, Erken Bizans ve Bizans dönemlerine ait toplam dört farklı döneme ait kalıntıların gözlendiği bilgisine yer verilen bilirkişi raporunda,

“Toplam dört ayrı nitelik, alandaki kalıntılar arasında girift bir arkeolojik doku oluşturmuş ve bölgenin arkeolojik yoğunluğunu artırmıştır. Antik dönem ve Ortaçağ yerleşim yerleri ve kalıntıları, sadece tespit edildikleri alanlarda değil, çevresinde de yayılım göstermektedirler. Ayrıca dava konusu ören yerinde yapılan son yıllardaki çok önemli arkeolojik çalışmaların henüz arkeoloji literatüründe yeterince tanınmıyor olması, alanın önemini daha da artırmıştır. Çünkü dava konusu ören yerindeki taşınmazların üzerinde bulunan kalıntılar arkeolojik açıdan önemli ve nadir rastlanan öğelerdendir. Söz konusu alanlarda ileriki yıllarda yapılacak bilimsel araştırmalar ve kazılar sırasında yeni kültür varlıkları ve kalıntıları bulma olasılığı oldukça yüksektir. Bu yüzden bu alanın korunması, alana ait verilerin ileriki nesillere aktarılabilmesi açısında şarttır” denildi.  

‘PROJE MEVZUATA, PLANLAMA ESASLARINA VE KAMU YARARINA AYKIRI’

Dava konusu alanın kapasitesinin üzerinde misafir ağırladığı ve mevcuttaki destek ünitelerinin yetersiz kaldığı görüşüne yer verilen bilirkişi raporunda, 1. Derece arkeolojik sit alanının bu durumda olumsuz etkilenebileceğine işaret edilerek, dava konusu işlemin oy birliği ile ilgili mevzuat hükümleri ile planlama esasları, şehircilik ilkeleri ve kamu yararına aykırı olduğu sonucuna varıldığı kaydedildi.

AV. TUNCAY KOÇ: ‘PROJE BİR AN ÖNCE İPTAL EDİLMELİ’

Davanın avukatlarından Tuncay Koç, Phaselis’teki projeye karşı dört ayrı davanın açıldığını kaydederek, birleştirilen davayı gören Antalya 3. İdare Mahkemesi’nin atadığı bilirkişi heyetinin hazırladığı raporu şöyle değerlendirdi:

“Phaselis Alacasu ve Bostanlık koylarında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yaptığı günübirlik projenin ne kadar yanlış olduğu bilirkişi raporuyla da ortaya konmuştur. Arkeolojik sit alanlarını bölen, yüzeye zarar veren projenin insan baskısının daha da artmasıyla bölgeye hem arkeolojik hem de flora ve fauna yönünden zarar vereceği sabittir. Bu projede Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kıyı kanunu hükümlerini de hiçe saydığı kanıtlanmıştır. Halkın ve çevrecilerin sesine kulak vermeyen Bakanlığın amacının doğayı ve arkeolojik alanı korumak olmadığı, tek amacının kısa vadeli kâr politikası olduğu açıktır. Bu projelerin bir an önce iptal edilmesini ve Bakanlığın bir daha böyle işlere girmemesini talep ediyoruz.”

Muhabir: BÜLENT ÖNER