Ünlü tarihçi İlber Ortaylı, Hürriyet Gazetesi'nde kaleme aldığı köşe yazıları ile okuyucularıyla buluşmayı sürdürüyor. Son olarak, "İklim değişikliği ve Küçük Asya" başlığı ile dünyanın değişen iklimine, küresel iklimin yarattığı etkiye, insanlığın yüzleşmek durumunda kalacağı sorunlara vurgu yapan Ortaylı, başta Antalya olmak üzere Akdeniz sahillerini işaret etti. Vatanlarının sulara gömüleceği gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalan toplumlara Afrika kıtasına bağlı ada ülkesi olan Seyseller Cumhuriyeti'ni örnek gösteren Ortaylı, hem Akdeniz sahillerinin hem Türkiye’nin birçok yerde su altında kalmaya aday olduğunu belirtti.
"GÖZLERİMİZİN ÖNÜNDE BİR FACİA"
"İklim değişikliği ve Küçük Asya" başlıklı yazısına, "Dünyanın iklimi değişiyor ve bu durumun üzücü sonuçları, belki de bir dönüşüm ve restorasyon sürecine kapı açacak" şeklinde girizgah yapan Ortaylı, Akdeniz sahillerinin sadece Türkiye’de değil, birçok yerde su altında kalmaya aday olduğunu belirtti. Türkiye kıyılarının, zaten mevcut nüfusun ihtiyaçlarına cevap vermekte zorlandığını hatırlatan Ortaylı, "Dolayısıyla, bu kıyıları yeni inşaatlarla işgal etmek bir yana, var olan yapıların bir kısmını dahi ortadan kaldırmanın yollarını aramalıyız. Kutupların erimesi artık gözlerimizin önünde gerçekleşen bir facia. Dünyanın iklimi değişiyor ve bu durumun üzücü sonuçları, belki de bir dönüşüm ve restorasyon sürecine kapı açacak" ifadelerini kullandı.
"VATAN TOPRAKLARI SULARA GÖMÜLECEK"
Meseleleri derinlemesine tartışmanın, sadece toplumun değil doğa bilimcilerin bile tam anlamıyla üstesinden gelemediği bir konu olduğunu iddia eden Ortaylı, "Ortak paydada buluşulan tek nokta; gelecekte karşılaşacağımız çevre felaketleri ve insanlığın yüzleşeceği devasa sorunlar. Açlık, tuhaf hastalıklar ve nihayetinde yaşadığımız kara parçalarının sular altında kalması. Şimdiden Seyşeller halkı gibi, vatanlarının sulara gömüleceği gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalan toplumlar var. Allah bilir, kuzeydeki bazı ülkeler, gelecekte göç dalgalarını daha sert ve acımasız yöntemlerle önlemeyi nasıl başaracaklarını düşünüyorlar. Ekvatora yakın bölgelerde yaşayan halkların giderek kuzeye kaçacağı aşikâr. Sibirya’nın yüzölçümü ne kadar büyük olursa olsun, bereketi Kuzey Amerika kadar değil. Bazılarının hayal ettiği gibi bir milyar insanı barındıracak kapasitede bir coğrafyadan söz etmek mümkün değil" açıklamasında bulundu.
"SAHİLLERİMİZ SUALTINDA KALACAK"
Tecrübeli gazeteci Mert İnan’ın geçen hafta çıkan özel haberinin kamuoyuna tekrar Türkiye’yi hatırlattığını kaleme alan Ortaylı, Akdeniz sahillerine ilişkin çarpıcı tespitlerde bulundu. Ortaylı'nın köşe yazısının devamında şu ifadeler yer buldu: "Akdeniz sahillerimiz, sadece Türkiye’de değil, birçok yerde su altında kalmaya aday. Türkiye kıyıları, zaten mevcut nüfusun ihtiyaçlarına cevap vermekte zorlanıyor. Dolayısıyla, bu kıyıları yeni inşaatlarla işgal etmek bir yana, var olan yapıların bir kısmını dahi ortadan kaldırmanın yollarını aramalıyız. Kıyılarımızdaki tek mesele, tarımı nasıl sürdüreceğimiz ve lüzumsuz betonlaşmayı nasıl önleyeceğimiz değil."
"YÜKSELEN SULARIN İSTİLASI İLE YÜZLEŞİLECEK"
Tarih ve coğrafyanın karşı karşıya geleceği bir duruma ilişkin öngörüde bulunan Ortaylı, şunları belirtti: "Küçük Asya, antik çağların en zengin, en müreffeh ve en yoğun yerleşim bölgelerindendi. Ne İtalya, ne Adriyatik kıyıları, ne de İber Yarımadası, Efes, Didim, Miletos, Knidos, Kaunos, Antalya, Side ve Perge gibi ardı ardına sıralanan antik şehirler dizisiyle doludur. Bu liste, sadece en bilinenleri içeriyor. Bu antik harabelerin çoğu, kazılar ilerledikçe daha da çarpıcı bir miras ortaya koyacak ve maalesef mirasın önemli kısmı da yükselen suların istilasıyla yüzleşecek. İstanbul’un Suriçi bölgesinin bile bir kısmı bu tehlikeyle karşı karşıya. Bugünden, istesek de istemesek de surların çevresindeki bulvarların ortadan kaldırılması ve doğal ile tarihi çevreyi koruma çalışmalarını planlamak zorundayız. Gelişigüzel göç politikaları, kıyıların sorumsuzca kullanılması ve her yere yol yapma sevdası; bu açgözlü istilanın tümü tabiatın engellerine takılacak. Tabiat, kendisinden çalınanı unutmaz, er ya da geç geri alır."
"DOĞU ANTALYA'NIN BELEK BÖLGESİ BİR ZAMANLAR..."
Belek bölgesine işaret ederek, okuyucuları zaman yolculuğuna da çıkarak Ortaylı, "Türkiye gibi antik çağlardan geç antikiteye, hatta orta ve yeni çağlara uzanan bir zenginliği barındıran bir ülkenin antik kentleri, çeşitlilik ve zenginlik bakımından eşsizdir. Bu çeşitliliğin ve zenginliğin başlıca sebebi, kıyılarımızın yaşamaya, konaklamaya ve gemilerin demirlemesine uygun olmasıdır. Ayrıca, hinterlandın (art ülkenin) zenginliği ve dış dünyaya ihracatın bu kıyılardan yapılması da önemli bir etkendir. Dolayısıyla, bu bölgeler basit turizm planlamaları ve “turizm gelirimiz 5 milyardan 10 milyara çıksın” gibi özlemlerle harcanacak yerler değildir. Doğu Antalya’nın, özellikle Belek bölgesinin, bir zamanlar ne denli zengin bir tabiat ve tarihi çevreye sahip olduğunu ve antik devir korularının nasıl yok edildiğini bizim kuşak çok iyi biliyor. Bu bölge, maalesef sakil bir otel bölgesine dönüştü. Artık ortalığı derleyip toplamanın vakti geldi" değerlendirmesinde bulundu.