Antalya Modern Oyuncuları, kent tarihinin en kalabalık kadrolu oyunlarından olan “Pâyidar”ın ardından, yeni bir eserle seyircinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor.

İlk gösterimi 13 Ocak 2024 Cumartesi günü saat 20.00’de Muratpaşa Belediyesi Kültür Salonu’nda geçekleşecek olan “Efendi: İki Perdelik Köy Enstitüleri Trajikomedisi”ni, oyunun yönetmeni olan eğitimci ve yazar Tuncer Çetinkaya ile Körfez Gazetesi Muhabiri Mustafa Koç konuştu.

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ POLİTİKALARI

“Efendi”nin, bir dönem Devlet Tiyatroları’nda başyazar olarak da görev yapan Erhan Gökgücü’nün “Promete 1940” adlı eserinden yola çıkılarak hazırlandığını belirten Tuncer Çetinkaya, oyunda eğitimdeki aydınlanmanın mihenk taşlarından olan Köy Enstitüleri’nin işlendiğini; 1938 ile 48 yıllarını kapsayan bir dönemi ele alırken yalnızca enstitüleri değil; tek partili yılları, 2. Dünya Savaşı’nı, “her devrin adamı” olan politikacıları, Soğuk Savaş döneminde değişen politikaları ve Marshall Yardımı’nı da sorguladıklarını söyledi.

TÜRKİYE'NİN BİR DÖNEMİ

Oyunun kurgusal olarak Antalya’nın Aksu ilçesi civarındaki bir köyde başladığını kaydeden Çetinkaya, “Dönemin iki efsane eğitimcisi Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç, açılması planlanan enstitülere öğrenci kazandırmak için Anadolu’yu dolaşırlarken bölgeye de misafir oluyorlar. Burada okula kaydolan ilk kız öğrenciyle babasının değişimleri ekseninde, Türkiye’nin bir dönemine tanıklık ediyoruz” dedi.

Oyunda konuk sanatçı olarak kabak kemanenin yaşayan efsanesi Uğur Önür’ün de yer aldığını belirten Tuncer Çetinkaya, Önür’ün oyunda Burdur Kuzköy yöresinin bir başka efsane yerel sanatçısı olan dedesi Zurnacı Hakkı karakterini canlandıracağını; birkaç canlı performansa da imza atacağını söyledi. “Efendi”yi; Hasan Ali Yücel’lere, İsmail Hakkı Tonguç’lara, Fakir Baykurt’lara, geçenlerde yaşamını yitiren eğitimci Pakize Türkoğlu’na adadıklarını kaydeden Tuncer Çetinkaya, “Şu anda tamamıyla ilk gösterime odaklanmış durumdayız; ancak Burdur’dan Bursa’ya ve Antalya’nın ilçelerine uzanan bir dizi talep almış durumdayız. Sanıyorum çeşitli temsillerle bir süre daha buralarda olacağız” ifadelerini kullandı.

Hazırlıkları uzunca bir sürece yayılan “Efendi”, haftaya Cumartesi akşamı sahne alacak. Oyunla ilgili kısaca bilgi verir misiniz?

“Efendi”, bir dönemde Devlet Tiyatroları Baş Yazarı da olan Erhan Gökgücü’nün “Promete 1940” adlı eserinden yola çıkılarak hazırlandı. Antalya Modern Oyuncuları olarak Türkiye tarihinin çeşitli dönemlerini merkezine alan kalabalık kadrolu oyunları sahnelemeyi önemsiyoruz. Önceki oyunda İstiklal Savaşı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarını mercek altına almıştık. Şimdiki durakta eğitimdeki aydınlanmanın mihenk taşlarından olan Köy Enstitüleri var. 1938 ile 48 yıllarını kapsayan bir dönemi ele alırken yalnızca enstitüleri değil; tek partili yılları, 2. Dünya Savaşı’nı, “her devrin adamı” olan politikacıları, Soğuk Savaş döneminde değişen politikaları ve Marshall Yardımı’nı da sorguluyoruz.

Neden Köy Enstitüleri’ni içine alan bu dönemi oyunlaştırmayı düşündünüz?

Tüm o resmî / gayriresmî tarih tezlerinin ötesinde, Cumhuriyet aydınlanmasının tam da ortasında duran bir Köy Enstitüleri gerçeği var bu ülkede. En üst ağızlardan kültür ve eğitim politikalarının başarıya ulaşamadığı itiraflarının ortasında, olguyu yakından incelemenin geldiğimiz noktayı anlamayı kolaylaştıracağını düşünüyorum. Nüfusunun yüzde 80’inden fazlasının köylerde yaşadığı genç bir ülkede ortaya konan ve kökleşmiş anlayışları hızla farklılaştıran bu eğitim modeli, 100. yılı henüz geride bıraktığımız bir dönemde layığıyla değerlendirilmeyi hak ediyor.

Önceki oyunda Hasan Tahsin, Halide Edip, Yakup Kadri, Ziya Paşa, Dürrizade gibi tarihi kimseler de yer almıştı. Bu gelenek “Efendi”de de sürüyor mu?

Evet. Oyunumuz kurgusal olarak Antalya’nın Aksu civarındaki bir köyde başlıyor. Dönemin iki efsane eğitimcisi Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç, açılması planlanan enstitülere öğrenci kazandırmak için Anadolu’yu dolaşırlarken bölgeye de misafir oluyorlar. Burada okula kaydolan ilk kız öğrenciyle babasının değişimleri ekseninde, Türkiye’nin bir dönemine tanıklık ediyoruz. Oyunda Ruhi Su ve Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi mekteplerde hocalık yapan sanatçılara atıfta bulunurken, enstitülerin kapatılması sürecinin öne çıkan figürleri Tevfik İleri ve Şemsettin Sirer’e de yer veriyoruz.

“Efendi”nin afişinde projeye destek veren birçok kurum olduğunu gördük.

Doğru. Eğitim İş Antalya 2 No’lu Şubesi ve Muratpaşa Belediyesi ilk günden bu yana yanımızda olan kurumlar. Bildiğiniz gibi ekibimiz Modern Zamanlar Sanat Derneği’nin üyelerinden oluşuyor. Ayrıca provalarımızda bize mekânlarını açan Antalya Kültür Sanat ve Abdullah Sevimçok Sivil Toplum ve İnovasyon Merkezi’ne teşekkür borçluyuz. Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Antalya Şubelerini de unutmayalım. Büyük bir dayanışma duygusu ile yola çıktık.

Biraz da ekibinizden söz eder misiniz?

“Efendi”, Antalya Modern’in tüm projelerinde olduğu gibi amatör ruhlu ve kocaman yürekli bir ekibe dayanıyor. Aramızda eğitimciler, doktorlar, öğrenciler, çalışanlar, emekliler, ev hanımları var. Yönetmen yardımcılığını Mustafa Murat Erke yaptı. Ercan Işkıncı’nın oyun için bestelediği müzikleri kullanıyoruz. Mehmet Özkal, Demet Gözneli, Dilek Avşar, Birsen Atmaca, Ayşe Acar, Oya Boysan gibi isimler dekor, kostüm, makyaj, koreografi, tanıtım sorumluları olarak karşımıza çıkıyor. Çok başarılı bir oyuncu kadrosuna sahibiz. Çoğunluğu “Pâyidar”da da görev alan ekibimiz sahne tozunu önceden yutmalarından kaynaklı olarak mükemmele ulaşan performanslar sergiliyorlar. İbrahim Dağhan, Merve Boysan Ünal, Muharrem Kızılaslan, Soner Kolbüken, Mustafa Ayaz, Necati Pektaş, Berkant Özcan ve burada isimlerini tek tek sayma olanağımız olmayan 48 kişilik kadromuzla, geçmişin Halkevlerini, Halk tiyatrolarını çağrıştıran bir tiyatro anlayışıyla yolculuğumuzu sürdürüyoruz.

Konuk sanatçı olarak Uğur Önür’ü görüyoruz.

Ülkemizde kabak kemanenin yaşayan efsanesi olarak adlandırılabilecek Uğur kardeşimi, kendisini yetiştiren ustası, değerli eğitimci Halit Önür aracılığıyla, henüz ortaokul sıralarında bir öğrenciyken tanıdım. Oyunda dedesi, Burdur Kuzköy yöresinin bir başka efsane yerel sanatçısı Zurnacı Hakkı karakterini canlandıracak. Birkaç canlı performansa da imza atacak.

Amatör bir ruhtan bahsettiniz. Kalabalık kadrolarla tiyatro yapmak zor değil mi?

Tiyatroyu dünyadaki en acımasız sanatlardan biri olarak nitelendirebilirim. Aylar süren bir emek sarf ediyor, işinizden-gücünüzden arta kalan zamanı, sorumlu olduğunuz insanlardan feragat etme pahasına sanat için değerlendiriyorsunuz. Bunun maddi hiçbir getirisi yok, tek teselliniz alkışlar. Paradoks gibi görünse de işin en güzel yanı bu... Giderek ağırlaşan kültürel bir çöl ikliminde ve ülkenin sanatsal bakımdan tahmin edilebilecek boğucu atmosferinde akıl sağlığımızı korumak için tiyatroya sığınıyoruz. (Gülüşmeler...)

Yaşadığımız önemli zorluklar var kuşkusuz; ancak oyunun finalinde, Merve’nin canlandırdığı Hatice karakterinin geleceğin Türkiye’sine dair umut dolu mesajlarını geniş kesimlerle paylaşmak, her şeyi unutturuyor.

Oyunu adadığınız kimselerden de söz eder misiniz?

Bugünü anlamanın ve değiştirmenin yolunun geçmişi doğru biçimde değerlendirmekten geçtiğini vurgulamıştım. Günümüzde pek çok bakımdan şikayet ettiğimiz kültürel ortam bir yana, bu ülkenin 40’lı yıllarında köylerden çıkıp gelen bir avuç genç, bir yandan tarım ve hayvancılık öğrenirken diğer yandan da pedagoji konusunda yetkin hale geliyorlardı. Süreç bununla da bitmiyordu. Mandolin, keman, piyano çalıyor; sergiler hazırlıyor, türküler derliyor, öyküler-şiirler yazıyorlardı. Yunan klasiklerini, Sofokles, Shakespeare ya da Moliere oynadıklarını da unutmayalım. Hepsinden de önemlisi demokrasiyi özümsemişler, kurumlarını yönetici ve öğretmenleriyle birlikte yönetmeye hazır hale gelmişlerdi. Günümüzün eğitim ortamına kuşkuyla bakan her kesimden insanın Köy Enstitüleri deneyiminden öğreneceği çok şey olduğuna inanıyorum. Bu bağlamda “Efendi”yi; Hasan Ali Yücel’lere, İsmail Hakkı Tonguç’lara, Fakir Baykurt’lara, geçenlerde kaybettiğimiz eğitimci büyüğümüz Pakize Türkoğlu’ya adıyoruz. Az önce zorluklardan söz etmiştik. O insanların temsiliyetinde bütün bir enstitü kuşağının yaşadıkları zorluklar düşünüldüğünde bizimki devede kulak kalır!

İlk gösterimin ardından “Efendi” nasıl bir süreç izleyecek?

Şu anda tamamıyla ilk gösterime odaklanmış durumdayız; ancak Burdur’dan Bursa’ya ve Antalya’nın ilçelerine uzanan bir dizi talep almış durumdayız. Sanıyorum çeşitli temsillerle bir süre daha buralarda olacağız.

Tebrik ediyoruz. Seyirciniz bol olsun...

Teşekkür ediyor, Antalyalı sanatseverlerden, aralarından çıkan bu amatör ruhlu, kocaman yürekli ekibi sahnede yalnız bırakmamalarını rica ediyorum.

Muhabir: DUYGU TEKİN