Antalya’nın Muratpaşa ilçesi Şirinyalı Mahallesi’nde bulunan 5 yıldızlı bir otelin sahilinde asansör yapımına başlandığı iddiası kent kamuoyunda tepkiyle karşılandı. Önceki gün Akdeniz fokunun görüldüğü kıyıda, ertesi sabah balyoz sesleri eşliğinde inşaat çalışmasının başladığını gören vatandaşlar, falezlerdeki inşaatın tadilatta olan otelin kıyı kullanımı için asansör yapmak amacıyla başladığını öne sürdü. 

FALEZLER, NESLİ TEHDİT ALTINDAKİ AKDENİZ FOKUNUN YAŞAM ALANI

Antalya falezlerinin kara kesimi Nitelikli Doğal Koruma Alanı, deniz kesimi ise Cumhurbaşkanı Kararı ile Kesin Korunacak Hassas Alan ilan edildi. Falezlerin denizle buluştuğu bölge açıkları ise nesli kritik olarak yok olma riski altındaki Akdeniz fokları (Monachus monachus) için yaşam alanı. Tüm dünyada sayıları 700 civarında olan Akdeniz foklarının yaklaşık 100 kadarının Türkiye’de yaşadığı biliniyor. Antalya kıyılarındaki falezlerin olduğu bölge ise Akdeniz foklarının tüm Akdeniz’deki son sığınakları arasında.

KORUNAN ALANLAR İÇİN MEVZUAT ÇOK, KORUMA YOK

Ancak Antalya falezleri turizm ve kıyı kullanımı baskısı yüzünden yeterince korunamıyor. Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (Bern) ile Akdeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması (Barselona) sözleşmelerinin yanı sıra ulusal mevzuatta yer alan Kıyı Kanunu ve Milli Parklar Kanunu gibi düzenlemelerin kısıtlayıcı hükümleri bulunuyor. Ayrıca 2020 yılında çıkarılan 5/1 Numaralı Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ, Akdeniz fokunun yaşadığı sualtı ve su üstü girişli kıyı mağaralarında ışık kullanmayı ve her türlü vasıta ile dalışa yasaklama getirdi. Ancak korumadan yana alınan bunca tedbir ve ilgili mevzuat falezler konusunda bir türlü sağlıklı biçimde işletilmiyor. Son yıllarda Antalya’da sık karşılaşılan yavru fok ölümleri de, bu tedbirlerin yeterince alınamadığının bir göstergesi. 

YAVAŞ İŞLEYEN BÜROKRASİ, KORUMA ÇABASI İÇİN CAYDIRICI UNSUR

Antalya falezlerinin doğu kesiminde son yıllarda birbiri ardına başlayan asansör yapımları, otellerin kıyı kullanımını kolaylaştırmayı amaçlıyor. Duyarlı vatandaşların falezlerdeki tahribatlara ilişkin yaptığı şikâyet başvurularının sürüncemede bırakılması ve belediyeler ile ilgili bakanlıklar arasındaki evrak ve bürokrasi trafiği, telafisi olanaksız zararların doğmasına neden oluyor. Zamanında müdahale edilemeyen usulsüz işlem ve uygulamalar yüzünden bir zamanlar denize dökülen şelaleleriyle ünlü bu karstik miras asım adım yok oluyor. 

FALEZLER SADECE ‘MANZARA SEYREDİLEN KAYALIKLAR’ DEĞİL

Falezlerin yalnızca ‘deniz manzarasının seyredildiği kayalıklar’ olarak görülmesi koruma çabalarını da güçleştiriyor. Akdeniz’in milyonlarca yıllık öyküsünü de barındıran falezler, Antalya’nın en önemli jeolojik miraslarından biri. Aynı zamanda çok sayıda bitki ve canlı türüne de ev sahipliği yapan falezlerde yapılan bilimsel çalışmalarda falezlerin doğu kesiminde tespit edilen bitki türleri arasında, pişik geveni (Acantholimon acerosum), sıyırcık (Daphne gnidioiedes), Lara çöveni-etekli çöven (Gypsophila pilulifera), boynuzlu şebboy (Matthiola longipetala subsp.), tüylü ferace (Petrorhagia hispidula), Serik zarçiçeği (Petrorhagia pamphylica) gibi türler yer alıyor. 

DEFNEDEN PÜREN’E, ZEYTİNDEN MERSİN’E AKDENİZ TÜRLERİ

Konyaaltı bölgesi falezlerinde ise ağırlıklı olarak maki topluluklarının yayılış gösterdiği tespit edildi. Bunlar arasında püren (Erica manipuliflora), ipeksi defne-gökçe (Saphne sericea), çılbırtı (Fontanesia philliraeoides), defne (Laurus nobilis), mersin (Myrtus communis), zeytin (Olea europaea), akşakesme (Phillyrea latifolia) kermes meşesi (Quercus coccifera) gibi bitkiler yer alıyor. 

ANTALYA FALEZLERİNDE ENDEMİK TÜRLER DE YAŞIYOR

Antalya falezlerinde ayrıca kayalık vejetasyonunun karakteristik bitkileri olan ak andızotu (Inula heterolepis), sarı banotu (Hyoscyamus aureus) gibi türlerin yanında nesli tehlike altında bulunan Antalya topuzu (Echinops antalyensis) ile endemik türler arasında bulunan yalışincarı (Onosma strigosissima) ve koca havacıva (Alkanna macrophylla) yer alıyor. 

GÜMÜŞ MARTI, KİRAZ KUŞU VE YARASALARIN YAŞAM ALANI

Antalya falezleri ve yakın çevresini yaşam alanı olarak seçen türler arasında ayrıca Mısır meyve yarasası (Rousettus aegyptiacus), Büyük nalburunlu yarasa (Rhinolophus ferrumequinum), Gümüş martı (Larus michahellis), Akdeniz martısı (Larus melanocephalus), Öter ardıç, (Turdus philomelos) ve kızıl kirazkuşu (Emberiza caesia) bulunuyor. 

FALEZLERDEKİ BOŞLUKLAR ONLARCA TÜR İÇİN YUVALAMA ALANI

Falezlerdeki kayalıkları kullanan türler arasında Gökdoğan, kaya kırlangıcı, yalıçapkını, duvar tırmaşıkkuşu, kaya güvercini ve atmaca yer alıyor. Ötleğen, boyunçeviren, arap bülbülü, gibi ötücü türler de falezler ve yakın çevresinde görülen türler atasında. Falezlerdeki boşluklar, bu türler için barınma ve yuvalama işlevini görüyor. Falezlere yapılan her türlü müdahale, bu canlı türleri için habitat kaybı anlamına geliyor. 

FALEZLERE SIRTINI DÖNEN TURİZM KENTİ

Dünyada çok az kent böylesi falezlere sahip. Peru’daki Paracas Ulusal Parkı, etkileyici ve çıplak kıyı uçurumlarını da barındırıyor. Deniz aslanları ve penguenlerin de yaşam alanı olan Paracas Ulusal Parkı’nda sıkı koruma tedbirleri uygulanırken aynı zamanda ülkenin en önemli turistik alanlarının başında geliyor. Doğal kaynak yönetiminin sağlıklı işlediğinde yerel halka da önemli bir ekonomik kaynak aktarılabildiğinin örneklerinden biri olan Paracas Uusal Parkı, dünyanın her yerinden ziyaretçiyi ağırlıyor. 

FRANSA’DA KAMULAŞTIRILAN KIYILARI ÇEVRE POLİSİ KORUYOR

Kıyı koruma konusunda Fransa’nın ortaya koyduğu model ise daha önemli. Atlas Okyanusu, Manş Denizi ve Akdeniz’e kıyısı olan Fransa’da gösterişli kıyı uçurumları (falezler) da bulunuyor. Türkçede ‘yalıyar’ olarak kullanılan kıyı uçurumları, Fransızcadan (Falaise) dilimize geçen falez kelimesi son yıllarda daha yaygın kullanılıyor. Fransa’da kıyıları korumak için 1975’te kurulan Kıyı Koruma Ajansı (Conservatoire du Littoral), her yıl kıyı alanlarını kamulaştırarak o bölgelerde yaşayan halk ve yerel yönetimlerin de iş birliği ile bu alanların korunmasını sağlıyor. Ajansın amblemi ise kıyı kumullarında yetişen bir tür boğa dikeni. Tıpkı Antalya falezlerinde yetişen ve nesli tehdit altında olan Antalya topuzu gibi bir tür bu. Ajans bünyesinde 900 civarında kıyı koruma görevlisi var ve bunlar yerel halktan, derneklerden seçiliyor. Bu görevliler 300 civarında ‘Çevre Polisi’nin gözetiminde görev yapıyor. Hem doğa, hem de insanların canı korunuyor. 

YAKLAŞIK 2,5 MİLYON DEKARLIK KIYI ALANI KORUMA ALTINA ALINDI

Kıyı Koruma Ajansı bugüne kadar yaklaşık 2,5 milyon dekarlık bir kıyı alanını kamulaştırarak koruma altına almış. Sadece denizler değil, iç sular, göller, sulak alanlar da korunuyor. Binden fazla üretici kurumun gözetiminde midyeden balığa, karidesten kurbağaya çeşitli ürünler üretiyor. Tarımsal üretim de destekleniyor. 2050 yılı için 3 milyon 200 bin dekarlık kıyı alanını daha kamulaştırma hedefi koyan Ajansın yönettiği kıyı alanlarında yıllık ziyaretçi sayısı 40 milyon civarında. Korunmuş bir doğa, denetim altında üretilmiş kaliteli ürünler ve her yönüyle bilgilendirilmiş mutlu ziyaretçiler. Fransa’nın kıyı koruma modelinde kamulaştırılan alanlar üzerinde siyasiler ve hükümetin istediği gibi değişiklik yapma şansı da yok. Bu alanların amaç dışı kullanımına izin verilmiyor ve sıkı kurallarla korunuyor. 

MAVİ BAYRAK SAYISIYLA ÖVÜNÜP KIYIYA SIRTINI DÖNEN KENT

Antalya’da ise falezler ve genel olarak kıyı alanları büyük ölçüde şezlong-şemsiye-büfe-restoran-kafe rantıyla yönetiliyor. Birçok koruma şemsiyesi olmasına karşın kıyı alanları korunamıyor. Kıyıları korumayı değil, turistik cazibeyi özendirmeyi amaçlayan ve tamamen etiketten ibaret olan ‘mavi bayrak’ sayısı ile övünen kentteki kıyı alanları her geçen yıl kullanım baskısı yüzünden cazibesini yitiriyor. Antalya falezleri boyunca bu değerli doğal mirasın önemi ve işlevine ilişkin yapılacak bilgilendirme tabelaları ve belirli noktalarda oluşturulacak ziyaretçi merkezleri ile kent halkı ve ziyaretçiler bilgilendirilebilir. Dünyada kıyılarında Akdeniz foku gibi canlı türlerinin yaşadığı, kayalıklarında endemik bitkilerin bulunduğu çok kent yok. Birçok Avrupa ülkesinden daha zengin biyolojik çeşitliliğe sahip olan Antalya, bu zenginliğe sırtını dönerek turizm çeşitliliğini de giderek yitiriyor. 

Kaynak: ANTALYA KÖRFEZ GAZETESİ - YUSUF YAVUZ