KESK’e bağlı Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM) Antalya Şubesi, Amasra’da yaşanan maden katliamında hayatını kaybeden 43 madenciyi andı. Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası binasında gerçekleşen açıklamada, yaşanılan kazanın madencilerin fıtratı olarak addedilen alelade bir ölümden ziyade göz göre göre gelen bir iş cinayeti olduğu vurgulandı. İşçi sağlığı ve iş güvenliğini gereksiz maliyet olarak gören, taşeronlaşma eliyle kuralsız ve güvencesiz çalışma ortamı yaratan, kar hırsıyla çalışanların emekçileri ölüme mahkum eden politikalardan derhal vazgeçilmesi çağrısı yapıldı.

OLAY KAZA DEĞİL CİNAYETTİR

Katliamın üzerinden geçen bir yıla rağmen iş cinayetlerine sebebiyet veren düzenin yerinde durduğunu ifade eden İşeri,

“Sermaye düzeni ve temsilcileri bizlere her yıl yaşanan binlerce iş kazasının ve bunlara bağlı olarak gerçekleşen ölüm ve yaralanmaların birer kader olduğuna inandırmak için elinden geleni yapmaktadır. Oysa ki hepimizin bildiği gibi iş cinayetlerinin neredeyse tamamına yakını önlenebilir sebeplerden kaynaklanmaktadır. Geçtiğimiz yıl Amasra’da yaşadığımız maden faciası sonrasında da ortaya çıkan gerçeklere baktığımızda alınabilecek önlemlerle 43 madenciyi kaybetmemizin önüne rahatlıkla geçilebilirdi. Hem kazaya ilişkin Meclis araştırma raporu hem de bilirkişi raporları bunu kanıtlamaktadır. Son olarak dava dosyasına eklenen bilirkişi raporunda TTK Genel Müdürlüğü yüzde 100 kusurlu bulunurken kazanın meydana geldiği maden ocağında havalandırmanın iyileştirilmesi için gerekli yatırım ve iyileştirilme projelerinin hayata geçirilmediği, kazanın meydana gelmesinde yetersiz ve etkisiz havalandırma sisteminin önemli rol oynadığına dikkat çekilmiştir” ifadelerini kullandı.

MADEN KAZASI DEMEK DOĞRU DEĞİL

İşeri, eldeki tüm verilen sonucunda yaşanılan katliama maden kazası demenin gerçeğin üzerini örtmek olduğuna vurgu yaparak,

“Yaşanan madencilerin fıtratı olarak addedilen alelade bir ölümden ziyade göz göre göre gelen bir iş cinayetidir. Sorumlusu da TTK Genel Müdürlüğü’dür. Saraylarında günde 15 milyon harcayanların, tasarrufun T’sini bilmeyenlerin işçi sağlığı ve güvenliğinden  yaptıkları  tasarrufun  sonucu 43 madenci canımızın ölümüdür. Bu nedenledir ki, işçi sağlığı ve iş güvenliğini gereksiz maliyet olarak gören, taşeronlaşma eliyle kuralsız ve güvencesiz çalışma ortamı yaratan, kar hırsıyla çalışanları ölüme mahkum eden politikalardan derhal vazgeçilmelidir. Emekçilerin çalışırken ölmediği, meslek hastalıklarına yakalanmadığı, kurallı, örgütlü, güvenceli, sağlıklı bir çalışma hayatı kurulmalıdır. Madenlerde özelleştirme politikalarına derhal son verilmelidir” diye konuştu.

GERÇEK SORUMLULAR CEZALANDIRILMALI

Yaşanan katliamın tüm yönleriyle araştırılması, gerçek sorumlular mutlaka cezalandırılması gerektiğini ifade eden İşeri, şöyle devam etti:

“Siyasetin bürokrasiye müdahalesi sonucu oluşturulan kadrolaşma ve bu kadroların liyakatsizliğinin bedeli geçmişte olduğu gibi ocakta çalışan birkaç maden mühendisine yüklenmemelidir. Kazayla ilgili tüm verilerin şeffaf olarak paylaşılması, kazanın gerçek nedeninin belirlenmesi açısından önem taşımaktadır. Gerçek nedenin belirlenmesi bu tip kazaların gelecekte tekrar yaşanmaması açısından önemlidir. Yaşanan katliamlar ‘fıtrat, kader planı’ denilerek geçiştirilmekte katliamların gerçek sorumluları cezasız kalmaktadır. Yıllardır yaşanan her iş cinayetinin üstünün kapatılması, sorumluların açığa çıkarılmaması hepimize yeni katliamlar, yeni acılar olarak dönmektedir. Madencilik bilim ve teknolojisi, bu gibi grizu patlamalarını önleyecek bilgi birikimine ve deneyimine sahiptir. Bu nedenle bu tip kazalar önlenebilir niteliktedir. Bugün ortaya çıkan belgelerden de anlaşıldığı üzere kaza bağıra bağıra gelmiş ve yönetim aldığı kararların arkasında durmamış ve bu elim olay meydana gelmiştir. İş cinayetleri ile aramızdan koparılan tüm işçileri, emekçileri saygı ile anıyor, emek düşmanı sisteme karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizin altını bir kez daha çiziyoruz.”

Muhabir: BÜLENT ÖNER