Antalya’yı sadece turizm kenti olarak görmek büyük haksızlık. Kent nüfusunun önemli bir bölümü tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor. Her iki sektörde de, tarihin en sıkıntılı günleri yaşanıyor. Hafta başında açıklanan TÜİK verilerine göre, hayvancılıkta ihracat 2017 yılında neredeyse durmuş, deyim yerindeyse hiç ihracat yapamamışız. Buna karşılık ithalatta rekor kırılmış. Tarımdaki durum ise biraz daha tirajikomik. Her biri güzel vaadlerle gelen tarım bakanları, herşeyi yapıyorlar ancak bu ülkeye bir tarım politikası getirmeyi düşünmüyorlar. Bu yıl para yapan bir ürün, sonraki sezon aşırı arz nedeni ile çöpe ve yollara dökülüyor. Çünkü para etmiyor. Aynı yıl aşırı üretim nedeni ile para yapmayan başka bir ürün ise, sonraki yılda çiftçilerin üretmemesi nedeni ile ateş pahası oluyor. Türkiye’de her yıl bir sorunla yaşamak moda haline geldi. Daha birkaç yıl önce, Rusya ile yaşaan diplomasi krizi nedeni ile domateste ciddi bir sorun yaşandı ve salça fabrikaları bile çalışamaz hale geldi. Sivri biber ile ilgili dönemsel krizler yaşanmasına da alıştık. Son üç yılda para etmeyen patates ve kuru soğan, şu anda neredeyse karaborsaya düştü. Bir krizi çözmek için önce sebeplerini bilmek gerekiyor. Şu anda yaşanan krizin tam anlamıyla sebebi bile açıklanmıyor. Üretim fazlalığı olduğunu savunanlar da var, stokçuların ürünleri piyasadan çekmesini gerekçe gösterenler de. Sektöre yön veren temsilciler, henüz teşhis koyabilmiş değiller. Hastalığın adı konmayınca tedaviye de geçilemiyor doğal olarak. Hangi gerekçenin gerçek sebep olduğunu bilmiyoruz ancak ülkemizde bir tarım politikası olmadığını kesin olarak biliyoruz. Pancar, tütün, pamuk gibi ürünlerde uygulanan kota, her ürün için elbette uygulanamaz. Ancak tarımla ilgili birlikler, kooperatifler, bakanlık yetkilileri ve uzmanlar bu konuda bir yol haritası çizebilir. Çiftçiyi doğru yönlendirmek için yapılacak bu çalışmalar, en azından piyasada bir standartın oluşmasına sebep olacaktır. Antalya’da tarıma yön veren kurum ve kuruluşlar belli. Küçük hesapları ve çekişmeleri bir kenara bırakıp, aynı masa etrafında buluşabilirlerse, sorunların en büyüğü çözülecektir. Böyle devam edersek, yıl sonuna doğru benzer sorun domateste yaşanacak. Çünkü şu anda TUTA nedeni ile domates üretilemiyor. Gelecek sezon ise sıradaki şanslı(!) ürünü bekleyeceğiz. Yoksa her yıl bir krizle boğuşan çiftçi, gün gelecek önde köpek, elde tüfek, belde fişekle hiç gelmeyecek olan avını bekleyecek. Bir Afrika atasözünde dendiği gibi: Aslanlar kendi tarihlerini yazmadığı sürece, avcı hikayeleri her zaman avcıyı yüceltecektir.