İçme suyunun azalması, idari yapıların eylem planları, sivil toplum kuruluşlarının stratejiler hazırlamasına rağmen önlenemiyor. MMO, Türkiye’nin Enerji Görünümü Raporu’nda, suyun her geçen gün azalmasının en önemli etkeninin hidroelektrik santralleri olduğunu vurguladı Haber: Işık TUNÇEL Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) Makine Mühendisleri Odası (MMO) Türkiye’nin Enerji Görünümü Raporu’nda, su kaynaklarına yapılan yatırımların, iklim değişiminin söz konusu etkilerinin de göz önünde bulundurulmasıyla gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulanıyor. MMO raporunda, iklim değişikliklerinin gelecekte su kaynakları genelinde bir azalmaya sebep olacağına işaret ediyor: “Yüzey suyu kaynakları, kar depolaması ve yeraltı suyu potansiyelinde %30’a varan azalmalar tahmin edilmektedir. Bitkilerin tabii ve zirai su ihtiyaçlarında olacak artışa karşılık, su rezervlerindeki bu azalma, gelecekte su kaynaklarının daha etkin yönetiminin gerekli olacağını göstermektedir. Bu anlamda suyu iyi yönetmek gerekiyor”. KURAKLIK BÜYÜK SORUN OLACAK Su kaynaklarının azalmasındaki en önemli rolün hidroelektrik santralleri olduğu da belirtilen raporda; akarsu boyunca sosyal, ekonomik ve ekolojik sürdürülebilirliğin (doğal hayatın devamının) sağlanabilmesi için HES’lerden can suyu bırakılmasının çoğu durumda yetersiz kaldığı ifade ediliyor. Yine su kullanım hakkının özel sektöre devri, iklim değişiklikleri ve kuraklıklar da dikkate alındığında, önümüzdeki yıllarda yöre halkı için de çok büyük sorun olacağına dikkat çekiliyor. Küresel iklim değişikliğinin en önemli sonuçlarından birinin de buharlaşma ve yağış yoluyla suyun döngüsünü etkilediği yazılı raporda, son yıllarda ülkenin bazı bölgelerinde taşkın ve sellere, kimi yerlerde ise kuraklığın görülmesinin ana nedeni su kaynaklarının tahribi olduğu vurgulanıyor. DERELER KURUYOR Yine WWF- Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın 2014 Türkiye’nin Su Riskleri Raporu’nda da, su kaynaklarının planlama çalışmalarının havza ölçeğinde yapılmayışı, hidrolojik sistemleri doğrudan etkilediği ve dere ve sulak alanların yok olduğu belirtiliyor. Raporda, tarımsal faaliyetler için kaynaklardan aşırı su çekilmesi ve suyun verimli kullanılmamasının birçok tatlı su ekosistemi, ekonomik ve ekolojik değerini yitirdiğine dikkati çekerek şu ifadeler de aktarılıyor: “ Kirlenen su kaynakları yalnız biyolojik çeşitliliği değil aynı zamanda geçim kaynakları suya bağlı olan çok sayıda insanı da doğrudan etkiliyor. Büyük ölçekli altyapı projeleri (otoyollar, kentleşme, vb) ve madencilik faaliyetleri, su kaynaklarını ve özellikle sulak alan ekosistemlerini doğrudan etkiliyor. Öte yandan, bu tür yatırımlar hem yapım hem de işletme aşamasında yoğun su tüketebilmekte veya su kaynakları üzerinde kirletici etki yaratabiliyor”. Işık TUNÇEL