CHP Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce'nin Akra Otel'de düzenlenen basın toplantısına ben de katıldım. İnce'nin bir gün önceki programı gece yarısına yakın bir saatte bitti. Basın toplantısı saat 8.30'daydı. Bu kadar yorgunluğun ardından geç kalıp kalmayacağı, toplantıda nasıl bir performans göstereceği merak konusuydu. Muharrem İnce randevusuna 5 dakika önce gelince yanımdaki arkadaşıma, "Toplantıya zamanından önce geldi, Muharrem ince sınıfı geçti" dedim. "Ama" dedi arkadaşım, "Elimizi sıkmadı. İkinci dersten sınıfta kaldı". İnce'nin elimizi sıkmayışını, birkaç saat sonra Denizli'deki toplantıya yetişmek için acele etmesine bağladık. Ki o da bizi onaylamış gibi toplantıyı seriye bağlayıp, hızla odasına çıktı, eşyalarını alıp yola koyuldu. Genel başkanlık yarışı dönemlerindeki Muharrem İnce benim gözümde hırçın, polemikçi biriydi. Yakından tanıdığım Muharrem İnce ise soyadı kadar ince, soyadı kadar nezaketli, diyaloga açık; karşısındakini diyaloga, yüz yüze ilişkiye zorlayan bir karakter, bir kişilik idi. Birkaç televizyon programı, birkaç gazete röportajı onu sempatik bir toplumsal fenomene dönüştürdüyse, bunda en çok pay İnce'nin bu özelliğine ait olmalı. UZLAŞICI - SEMPATİK Muharrem İnce'nin ince kişiliği onu kendi partisinin dışında, hatta rakip partilerin tabanı nezdinde de sempatik hale getirdi. "Eğitimi nasıl çözeceğiz?" sorusuna verdiği "Her gelen reform yapıyor. Ben reform sözü vermiyorum. Siyasal uzlaşma sözü veriyorum. Uzlaşacağız, eğitimde uzlaşacağız, dayatma olmayacak" cevabı, bu sempatinin temelsiz olmadığını gösteriyor. Ak Parti iktidarı farklı düşünenlere, muhaliflere, "ötekiler"e karşı rövanşist bir yol izledi, rakiplerine karşı eylemde de söylemde de rövanşist bir tutum benimsedi. İktidarını bir tür karşı devrim mantığıyla ördü, sağlamlaştırdı. Hükümetin 2007 sonrasına damgasını vuran bu yaklaşımına muhalefette bulunanların gösterdiği rövanşist tepki, muhafazakâr çevrelerde korku yarattı. "Muhalefet iktidar olursa, destek verdiğimiz iktidarın onlara reva gördüğünü onlar da bize reva görecek" şeklinde bir korku bu. İnce'nin "Ben reform sözü vermiyorum, siyasal uzlaşma sözü veriyorum" yaklaşımı, muhafazakâr kesimlerdeki bu korkunun da ilacı olacak bir yaklaşım. BAKALIM NE OLACAK... İyi Parti'yi MHP'nin "aşırı" görüntüsünden uzaklaştırıp "makul" ve "iyi parti" yapan, Kürt seçmen dışındaki seçmeni etkileyen bu tür bir uzlaşı beklentisiydi. Bu beklentiye, "Solcuların birliğini sağlamaktan öte Cumhuriyetçilerin birliği; solcular, liberaller, sosyalistler, sosyal demokratlar ve muhafazakârların bir bölümü; bunların birlikteliğini sağlayacağız" diyerek daha geniş bir yelpaze çizen Muharrem İnce cevap verecek. İnce'nin iki haftalık adaylık sürecinde yarattığı hava bu. Bu hava CHP'den İyi Parti'ye gidecek milliyetçi oylara da dur diyecek nitelikte. "Asık suratlı, bağıran çağıran, ayar veren bir cumhurbaşkanı olmak istemiyorum. Daha rahat, daha özgür, daha insanlara dokunan birisi olmak istiyorum." İnce, çizdiği bu cumhurbaşkanı profiliyle, tarafsız seçmenin Erdoğan'a alternatif olarak görmek istediği adayı tarif etmiş oluyor. Esprili kişiliğini de işin içine katarak bu tarife uygun görüntüyü daha baştan çizdi, çizmeye devam ediyor. Karşısında kendilerinden birini; olmazsa, Kılıçdaroğlu gibi sert olduğu kadar kırılgan da olan bir lider görmek isteyen Erdoğan'ın, İnce'nin ince üslubuna yaklaşımı bakalım ne olacak.