Şehirde sabah oluyor, bir evde bir anne 6 yaşındaki oğlunu öperek uyandırıyor, sonra onu yataktan kucağına alarak yüzünü yıkayıp tuvaletini yaptırmak için banyoya götürüyor, yüzünü yıkıyor tuvaletini yaptırıyor, temizliğini yaptıktan sonra oğlunu tekerlekli iskemlesine oturtuyor. Anne bugün neler yapacağını planlıyor... Bugün gidecekleri binada asansör yok ne yapacaklar. Zaten iskemle ile özel otobüslere binmek de çok zor. Bir yürüyebilse her şeyini vermeye hazır hissediyor anne yıllardır bıkmadan tedaviye götürüyor oğlunu olacak inşallah umutla bekliyor bir gün yürüyecek oğlu. Komşular bazen engelli diyor oğluna ne kadar üzülüyor, eve gelip ağlıyor kimse görmeden ama yine de çok seviyor oğlunu... Aynı şehirde başka bir evde de sabah oluyor yine ama anne ve baba bütün gece uyumamış otizmden etkilenmiş 13 yaşındaki oğulları sabaha kadar öfke nöbeti geçirdiği sürekli ağladığı ve bir yerlere vurduğu için onu sakinleştirmeye çalışmışlardı, bir ara uyumuştu ama sonra tekrar ağlamaya başlamıştı. Dünyalar güzel oğulları böyle olmasaydı ne olurdu diye geçirdiler içlerinden. Neden onlardı bu durumu yaşayan. Birçok cevapsız soru ile baba işe gitmek için evden ayrıldı. Anne bugün neler yapacağını planladı. Sabah özel eğitime servisle gidip geleceklerdi ama daha sonra ilaç yazdırmak için hastaneye toplu taşıma ile gitmeleri gerekiyordu. Aslında o otobüslere hiç binmek istemiyorum diye düşündü anne; oğlu bazen bağırınca otobüsteki insanlardan ‘Çocuğuna neden terbiye vermedin’ Neden bağırıyor’, ‘Doktora götürsene’ gibi şeyler söyleyenler oluyordu hiçbir şey bilmeden. Bunlar çok üzüyordu anneyi... Aynı şehirde başka bir evde de sabah oluyor yine; bir anne 25 yaşına yeni girmiş kızını uyandırıyor seslenerek. Kızı uyanıyor banyoda kolaylıkla yüzünü yıkadıktan sonra kahvaltı için mutfak masasına oturuyor. Annesi çayını doldurunca kahvaltıya başlıyor ama zeytin ve peynir tabağını dokunarak bulmak zorunda. Annesi biricik kızına bakarak düşünüyor gözleri görseydi ne güzel bir hayatı olacaktı belki daha iyi okullarda okuyacaktı, belki şimdiye kadar evlenmiş olurdu torunlarım bile olurdu. Neden benim kızım diye 25 yıldır sorduğu soruyu tekrar sordu kendine. Halbuki evde her şeyini kendi yapabiliyor ama dışarı çıkınca her şey değişiyor. Kaldırımdaki kabartma rehber yolların üzerine parkeden araçlardan tutunda sessiz yaya geçitlerine kadar her şey sanki kızının dışarı çıkmaması için yapılmış sanki. Aynı şehirde başka bir evde de sabah oluyor yine oğlunu okula hazırlayan bir anne onunla beraber okula gitmeye hazırlanıyor. Çünkü oğlu dersteyken okulda beklemesi lazım yoksa teneffüslerde çok sorun oluyor diğer çocuklarla, öğretmen böyle yapmasını söyledi ona. Oğlu bu sene İlkokul 2. Sınıfta ama Özel Eğitim Sınıfına yerleştirdiler. Kendisi gibi zihinsel yetersizlikten etkilenmiş çocukların olduğu bir sınıf bu normal okulun içinde. Diğer çocuklar bazen dalga geçiyorlar onlarla ama olsun okuma yazma öğrenmek benim oğlumun da hakkı geç olsa da olur. Bazı öğretmenler onun neden bu kadar ısrar ettiğimi anlamıyorlar, diğer velilerin bakışlarını yakalıyor anne bazen küçümser gibi bakışlar bunlar ve onu çok üzüyor. Zihinsel Engel... 8 yıl önce duymuştu ilk kez bu iki sözcüğü. Ama artık hayatı bu iki sözcük üzerine kurulu. Ne eşinin ne de kendi ailesinde böyle kimse yoktu ilk defa böyle bir şey oluyordu. Neden benim oğlum diye sordu kendine. Şimdi ben yanındayım ölene kadarda yanında olacağım gereken her şeyi yaparım dedi içinden, ama, ama, 8 yıldır kendine sorduğu o soruyu sordu tekrar tekrar; “BEN ÖLDÜKTEN SONRA OĞLUMA NE OLACAK?”