27 Şubat 2018 Boğaçayı projesine bir de bu eksenden bakalım. Su politikaları,ekosistem ve de memleketimizden su manzaraları Son günlerde ülkemizde ve bununla birlikte Antalya’mızda gündem o kadar hızlı değişiyor ki bunu takip etmek için bir akarsu, bir şelale kadar hızlı olmak gerekiyor.(HES’ler ile bu hızlar da kesiliyor.Ancak bunu başka bir yazıda konuşuruz).Ama geçen yazımızda (Algı Yönetimi) anlattığımız gibi genel sorunları yaşarken kendi yaşamsal sorunlarımızı rafa kaldırmamamız gerekiyor. Su ürünleri Mühendisi olarak bu konuya hem teknik hem de politik olarak bakmaya çalışacağım. Şimdi gelelim dünyada ne kadar su varmış? Dünyada 1,4 km3 su var ve bu suyun %2,5 luk kısmı tatlı su. Bu tatlı suların büyük bir kısmı yeraltı suları, buzullar ve atmosfer. Biz bu toplam suyun yalnızca %0,3 lük kısmını içebiliyor veya faydalı kullanabiliyoruz. Doğru duydunuz yalnızca %0,3. Yeraltı sularının önemini ispat edebilmek için bu bilgiyi vermek gerekiyor. “Peki Boğaçayı’nı ranta teslim etsek ne olur sonuçta yerlerimiz değerlenecek.Antalyamız böyle bir çılgın proje görmedi” derseniz hemen şu bilgiyi de eklemek durumundayım. Boğaçayı kuyularından sanayide 420 lt içme suyu sağlanıyor. “Şimdi ne ilgisi var boğaçayı projesi yapılsın. İçme sularımız ile ilgili bir sorun yok”diyebilirsiniz. Teorik yazıların insanı sıktığını biliyorum ama yapacak birşey yok. Mahkeme bile bilimsel veriler istiyor davalarda. Şimdi özetle şöyle anlatayım. Deniz suyunun yoğunluğu tatlı sudan fazladır. Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in ‘Çılgın Proje’ olarak adlandırdığı Boğaçayı Projesi’nde denizi nehir yatağından 750 metre içeriye alarak kanal oluşturulması amaçlanıyor.Kentin içme suyunun bir bölümünü karşılayan su kaynaklarının orada olduğu ortaya çıktı.Yani demem o ki içme suyu olarak kullandığımız bölgeye deniz suyu karışacak. Tabi bunun dışında başka sıkıntılar da olacak. İnşaat atıkları suyun kirlenmesine oradan da zaten az kalan balıkların ölmesine yol açacak.Bu proje, kaş yapalım derken göz çıkaralım projesine dönüşürse kimse şaşırmasın.Şimdi yeraltı sularından elde ettiğimiz sular çeşmelerimize kadar geliyor. Zaten musluk sularını içememeye başlayalı uzun zaman oldu. Özel su şirketlerine her gün para yatırıyoruz. İsmine de “doğal kaynak suları” diyoruz. Adı üzerinde doğal. Yani doğaya ait, yani hepimizin.Hepimizin olan şeye para vermek sorgulanması gereken bir durum.Dağın suyunu özelleştirip bize kadar gelen bir sermaye döngüsü. Antalya’mızın suyunun İstanbul ve Ankara’dan akan sulardan farkı kalmadı. ... Benim daha çılgın bir projem var.Umarım hayata geçer. Musluklardan akan suyun kalitesini arttırma projesi.Aslında bu konuda bir çalışma yapılsa bundan daha faydalı bir proje çıkmaz.Yoksa bu şekilde devam edilirse; yeraltı sularımız kirlenirse, tuzlanırsa,doğal kaynak suları (hazır sular) ile kendimizi, çamaşırlarımızı, bulaşıklarımızı temizlemeye başlayabiliriz. ... Birde suyumuzun azalması söz konusu. Nüfus artarken su ihtiyacı da haliyle artıyor. Ancak bizim yeni su kaynakları oluşturmamız gerekirken mevcut su kaynaklarını yok ediyoruz.1950’li yıllardan bu güne kişi başına düşen su miktarı yarıdan daha aza düşmüş durumda. Azalan bu su sorununa dair 2007 yılında eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkan’ı Melih Gökçek bir çözüm bulmuştu. Bulduğu çözüm; su kesintilerini arttırmak oldu. Hatta ileri gitti, “Ankaralı yurttaşlarım 15 gün tatile çıksın.” dediği hala dün gibi hafızamda. Çılgın bir projeydi doğrusu.İnsanlar su faturalarını ödemekte zorlanırken bir de tatile çıkmasını önermek gerçekten çok akıllıcaydı.Kendisini tekrardan tebrik ediyoruz! Neyse bırakalım Ankara’yı biz ne yapacağız? Su kaynaklarımız yok olursa biz nereye tatile gideceğiz? Hem millet buraya tatile gelsin diye projeler yapacağız, hem de suyumuz kalmadı Antalyalılar siz buralardan yaylalara gidin biz turistlere bakacağız mı diyeceğiz? Bence oturup bir düşünmeli. Doğa bizden bu yaptıklarımızın hesabını fazlasıyla sorar. 2030’da öngörülen su krizlerine şimdiden dur demezsek vay halimize. Bu yanlış projelerin seçim yatırımları için yapıldığını biliyorum. Gerçekten politika öyle kirlendi ki sıra sulara kadar geldi.Sularımız kirlendi.Dediğim gibi politikanın suyu çıktı…