“Engellilere yemek verildi”… “ Engelliler gönüllerince eğlendi”… “Engelliler yarıştı”… Gına geldi bu haberlerden. Bu insanlar uzaydan gelmedi. Hep aramızda yaşıyorlar, dün de, bugün de yarın da bizimle birlikteler… Onlara acıyarak, yılda bir kez hatırlayarak vicdanınızı rahatlatmayı bir kenara bırakın. Onlar şuan, şimdi de otobüse binerken birinin yardımına ihtiyaç duyuyorlar, kaldırımda engelli çizgileri ihlal edildiği için yönlerini bulamıyorlar, asansör olmadığı yüksek basamaklı binalara çıkamıyorlar. Bir engelli görünce öküzün trene baktığı gibi bakmayın, duygusallaşmayın, “Vallahi sen cennetliksin” demeyin. Ona bu hayatı zorlaştıran sistemi sorgulayın. Örneğin; toplu ulaşımda engelli binişi olmamasını, olanlar da ise engelli girişinin birisinin yardımıyla açılmasını sorgulayın. Kaç trafik lambasında engelliler için sesli uyarı olduğunu sorgulayın. Plastik kapak toplama kampanyalarına falan kalkışmayın... Hepimiz vergi veriyoruz, tekerlekli sandalyeyi de devlet vermeli... ‘Sadaka vermek’ yerine hak savunuculuğu yapın! Ya da atın o kapakları... Bir engelliyi ‘engelli’ yapan etkenlerin başında yine insanlar gelir. Yolda yürüyebilse, okula gidebilse, çalışabilse engelli olmayacak... Bunu tekrar bir düşünün. Onları şımartmanıza, yılda bir kere alkışlamanıza gerek yok. Normal günlerde farklı davranmayın yeter…