Antalyalılar ona muşmula der. Kimi yörelerde yenidünya olarak da bilinir. Gökken ekşi, olgunlaşınca tatlı bir tadı vardır. Tıpkı erik gibi. Son 10 yılda mahalle arasındaki muşmula ağaçlarını böyle salkım salkım görmek beni üzüyor. Çocukluğum geliyor aklıma. Mahalledeki çocuklarla toplaşır daha olmamış erik, muşmula, üzüm, dut envai çeşit ağaca saldırır, gök gök meyvelerini yerdik. O masum hırsızlığın ve ağızda oluşturduğu ekşimtrak tadın yerini hiçbir şey tutmazdı. Muşmula ağacında geriye kalan ve olgunlaşan meyve sayısı bir elin parmağını geçmezdi. Eğer elimizden kurtulmuşsa kesin ağacın ulaşamayacağımız en uç noktasında olduğu içindi. Çocuktuk, enerjiktik, teknoloji adına bildiğimiz tek tük ürünler vardı ki çoğuna merak bile salmazdık. Televizyon deseniz TRT 1’de sabah ve akşam kuşağı olmak üzere günde iki saat çizgi film, bunun dışında çocuklara hitap eden yayın olmazdı. Çocuktuk, enerjiktik… Ağaçların tepesine tırmanırdık. Orada yemenin hazzı başka olurdu çünkü. Sorsam şimdi 60-70-80 kuşağından kim varsa mutlaka ağaçtan düşmesiyle ilgili bir anısı vardır. 90 ve 2000 kuşak için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Bu fotoğrafı kendi mahallemden çektim. Muşmulalar salkım salkım. Mahalledeki çocukların ilgisini çekmiyor; ağaca tırmanmak, dalından meyve koparıp yemek. Aileler de tedirgin; ya ilaçlıysa ya hormonluysa. Hak vermemek elde değil. Hatırlıyorum da biz muşmulayı koparıp kazağımıza sürerek tozunu alır ve hatır hutur yerdik. Yüzümüzde bir ekşime… Ben hala içimde büyümeyen o çocukla birlikte her yıl gökken muşmulaları dalından koparıp yiyorum. Artık boy avantajım var. Ve büyük olduğum için kimse bana kızmıyor. Büyümek bu yönden güzelmiş. Bazen erik de koparıyorum ağaçlardan. Yine kimse bir şey demiyor. Çocukken Ahmet amcanın bahçesindeki muşmula ağacından tek bir muşmula koparmak için bile zibidi arkadaşlarla plan yaptığımızı hatırlarım. Dedim ya şimdi koparıyorum kimse kızmıyor. Keşke diyorum… Keşke, çocuklar ağaçlara tırmansa, orada meyve yese, bizler onlara ‘koparmayın daha olmadı bunlar’ diye kızsak…