Bzim gazetede okuyanlarınız olmuştur. ANSİAD toplantısında bir akademisyenimiz öyle şeyler anlattı ki, dinleyenlerin ağzı bir karış açık kaldı. Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü'nde görev yapan bu akademisyenimiz kanser tedavisinde kullanılmaktayken hurdaya çıkarılan bir elektron hızlandırıcısını alıp uluslararası düzeyde iş yapan, 85 kişinin çalıştığı, aylık 1 milyon lira civarında gelir sağlama kapasiteli Nükleer Bilimler Uygulama ve Araştırma Merkezi'ni kuruyor. Antalya tarımına, inşaat ve madencilik sektörlerine büyük katkı sunacak bu merkez İsrafil Kurtcephe'nin rektörlüğü döneminde kapatılıyor, sonraki yönetim tarafından da bu kuruma sahip çıkılmıyor. Aralarında Avrupa'nın farklı üniversitelerinde görev yapmış akademisyenlerin de yer aldığı bu merkezin kapanmamış olsa bugün 600 - 650 bilim insanın görev yaptığı bir kurum haline geleceğini belirten akademisyenimiz, araştırma merkezinin kapanma nedenini rektör adayları arasında yer almasıyla ilişkilendiriyor. Akdeniz Üniversitesi'ndeki kurumsallığı, "Bu kadar zayıf, niteliksiz, bilim nedir, akademi nedir bilmeyen; bugün A partisinin, yarın B partisinin il başkanıyla kol kola girip, tamamıyla ranta dayalı üretimin olmadığı bir sistem" sözleriyle tarif ediyor akademisyenimiz. ANTALYA İÇİN ÖNEMİ Gıdalarda bozulmaya çürümeye neden olan mikroorganizmaların yok edilerek raf ömrünün uzatılması, gıda zehirlenmelerine neden olan hastalık yapıcı mikroorganizmaların zararsız hale getirilmesi, yumru ve köklerde filizlenmeyi önlemek, yaş meyvelerde olgunlaşmanın geciktirilmesi; baharat, bitkisel çaylar ve kurutulmuş sebzeleri hastalık sebebi mikroorganizmalardan temizlemek; hububat, kuru meyve ve sebzelerde böceklenmeyi önlemek; kırmızı et, tavuk ve deniz ürünlerinin hastalık etmeni mikroorganizma ve parazitlerden temizlenerek raf ömrünün uzatılması, tohumların verimli şekilde çimlenmesi için bakterilerden arındırılması... Nükleer Bilimler Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin sahip olduğu teknolojilerin Antalya tarımıyla, özellikle de tarım ihracatıyla ilgili faziletlerinden bazıları bunlar. Bu teknolojiler yoluyla milyarda bir hassasiyetle ışınlanmış, steril hale getirilmiş ürünlerin raf ömrü 3 - 5 - 10 kat artabiliyor. Kimyasal kalıntı nedeniyle Almanya'dan dönen yumurtalar ve Rusya'dan dönen domates ve hıyarla birlikte düşündüğümüzde, sözünü ettiğimiz merkezin Antalya için önemi daha da anlaşılacaktır. BİRBİRİYLE KONUŞMUYORLAR Geçtiğimiz aylarda Akdeniz Üniversitesi'nin buna benzer bir marifetini de Kıraç Holding'in yönetim kurulu başkanı İnan Kıraç anlatmıştı. Suna & İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi'ni (AKMED) Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyeleri ve öğrencilerinin kullanımına açan AKMED yönetimi, AKMED'e üniversiteden öğrenciler gelmez olunca, kurumu Koç Üniversitesi'ne devrediyor. Devir öncesinde İnan Kıraç rektörü arayıp öğrencilerin gelmeme nedenini soruyor. Rektörün cevabı, "Orada iki hocamız var, birbiriyle konuşmuyor, öğrencilerin gelmeme nedeni bu" oluyor. "Olur mu böyle şey" diyen İnan Kıraç'ın şaşkınlığını rektör, "Rektörlükte 25 profesör var, bunların 4'ü-5'i birbiriyle konuşuyor" ifadeleriyle gideriyor. BÖYLE ÜNİVERSİTEYE BÖYLE ANTALYA Üniversitedeki Fetö skandallarını, akçeli skandalları, Fetö soruşturmaları kapsamında gözaltına alınıp tutuklananları, bunlar çarşaf çarşaf gazetemizde yer aldığı için es geçiyoruz. Bugünkü sorunumuz kifayet konusuyla ilgili. Bu örnekleri bu sorunun temelinde yatan "Bu kadar zayıf, niteliksiz, bilim nedir, akademi nedir bilmeyen; bugün A partisinin, yarın B partisinin il başkanıyla kol kola girip, tamamıyla ranta dayalı üretimin olmadığı sistem..."le ilgili gündeme getirmiş olduk. Bu tür bir sisteme maalesef, 25'inden 20'si birbiriyle dargın Prof. Dr.'ları, Doç. Dr.'ları, vb. dahil edebilirsiniz. Bu Prof.'lar, Doç. Dr.'lar aracılığıyla Üniversite ile iş dünyası, akademi kurumuyla Antalya tarımı ve sanayisi arasında ancak bu türden ilişkiler kurabilirsiniz.