Yaklaşık otuz beş yıl önce, ilkokul 4. sınıftayım, yaşadığımız ilçe küçük ama güzel bir yer. Matematik dersinde somut sayma işlemleri için annemin kuru fasulye haşlayıp ikiye ayırıp tekrar kuruttuğu bizimde o yarım fasulyelerle toplama öğrendiğimiz yıllar. Televizyon gibi şeyler hayatımızda çok az yer alıyor, varsa yoksa sokakta oyun oynamak evde geçen zamanlarda kitap okumak. Okul evimizin iki arka sokağında yürüyerek gidip geliyoruz, yol üstünde Dinar Halk Kütüphanesi var sürekli kitap alıyoruz, değiştiriyoruz. Ders yılı başında sınıfımıza yeni bir arkadaşımız geldi. Adı Kaya Çatalkaya, fiziksel yapı olarak bizden oldukça büyük görünüyor belki bizden yaş olarak ta büyük çünkü birkaç kere sınıf tekrarı yapmış. Kaya 4. Sınıfta olmasına rağmen bizim gibi okuma yazma bilmiyor çok zorlanıyor, bazı konuşmaları pek anlaşılmıyor, öğretmenimizin sınıfa sorduğu sorulara hiç cevap vermiyor. Genelde sakin bir öğrenci ama çok kızdığı zamanlarda kolunu ısırarak bağırmaya ve sınıfta koşmaya başlıyor. Sınıftaki kimi çocuklar Kaya’yı sakinleştirmeye çalışıyor kimi sadece izliyor, Kaya’nın kolunu ısırıp bağırması kiminin hoşuna gidiyor bu duruma gülüyor ve tekrar tekrar Kaya’yı nedensiz yere kızdırıyorlar. Bazılarımız Kaya’ya yardımcı olmaya çalışıyor. Herkes Kaya’yı tanımaya çalışıyor neden bizden farklı olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Evet bir farklılık var ve bu farklılık bizi hep meraklandırıyor. Öğretmenimiz herkesin nasıl saç rengi farklı ise büyümesinin ve öğrenmesinin de farklı olabileceğini açıklıyor. Genelde Kaya’yı çok seviyoruz ama. Kaya’yı her gün babası getiriyor okula bazen bekliyor bazen okul bitince gelip alıyor ama hep düşünceli görünüyor, biz okul çıkışı Amcaya hep “Kaya bugün çok güzel ders dinledi” gibi şeyler söylüyoruz, Amca çok mutlu oluyor. Kaya o yılın sonunda sınıfımızdan gitti, neden gitti bilmiyorum ama 5. Sınıfta bizle beraber değildi belki sınıfta kaldı belki başka okula gitti. Aradan 2 yıl geçti evimiz Dinar tren istasyonundan merkeze gidilen işlek bir caddesinde. Ben ortaokulda okuyorum. Bir gün evin önünde yine oyun oynama durumlarındayım. Kaya’nın babası yanında birkaç kişi ile önümüzden geçti. Hemen tanıdım seslendim

  • “Amca merhaba, Kaya nasıl? Ben sınıf arkadaşıydım Kaya’nın” diye.
  • Amca “ İyi çok iyi sağolasın” diye cevap verdi. Yoluna devam etti biraz ilerledi daha sonra arkasına doğru dönerek bana yüksek sesle iki kere seslendi;
  • “ Kaya okulunu bitirdi, Kaya okulunu Bitirdi”
O zaman pek anlam verememiştim Kaya’nın babası ilkokulu bitirmek gibi herkes için normal olan bir durumu bana sevinçle neden söylemişti diye. Çok sonra üniversitede Özel Eğitim Bölümüne başlayınca anladım çoğu şeyi. Aradan yıllar geçti ülkemiz gelişti, değişti Özel Eğitim alanı artık çok ilerledi çok güzel şeyler oluyor ve daha da iyi olacak bundan eminim… Umarım Kaya’nın da güzel bir hayatı olmuştur. Hiç aklımdan çıkmayan “Kaya okulunu bitirdi” sözü artık; “Caner Piyanist oldu, Sarper Liseyi Bitirdi, Bartu işe girdi, Mehmet artık konuşuyor, Alperen yüzmede Avrupa şampiyonu oldu, Boray işe girdi, Caner boğazı yüzerek geçti,oldu. Hepimiz daha mutluyuz ve daha da mutlu olacağımız günler gelecek… Esenlikler Dilerim...