‘Kapitalizm’; 19.Y.Y.’ın ortalarından itibaren üretim ve sermayede görülen yoğunlaşmanın maksimum düzeye varması, banka sermayesinin sınai sermaye ile kaynaşarak mali oligarşiyi oluşturması vb. gelişmeler eşliğinde yapısal değişikliğe uğrayarak ‘serbest rekabetçi’ konumundan ‘tekelci’ (monopolcü) bir yapıya evrilmiştir. Diğer bir ifade ile ‘emperyalizm’ aşamasına geçen ‘kapitalizm’, yörüngesinde olan ülkelerde büyük değişikliklere yol açmıştır. ‘Merkez Ülkeler’ olarak adlandırılan, sanayi kapitalizminin gelişkin olduğu emperyalist metropoller, yalnız kendi anayurtlarındaki halkı sömürmekle yetinmemişlerdir. Kendi halkını sömürürken, onlarda oluşan hoşnutsuzluğu ve isyanı amorti edecek kertede yüksek hayat standardını sağlamak için yeryüzünde diş geçirebildiği ülke ve bölgeleri ‘sömürge’, ‘yarı-sömürge’ yahut ‘nüfuz alanı’ haline sokmuştur. Bu durum kapitalist devletler arasında bölgesel yahut evrensel savaşlara ve ekonomik-politik krizlere yol açmıştır. Yüzlerce yıldır pençelerini geçirdikleri sömürgelerinden, Türkiye gibi yarı-sömürge biçiminde yörüngesine soktukları daha geri ülkelerin vahşi kapitalizm koşullarında alt sınıf ve toplumsal katmanların insafsızca sömürülmesinden elde ettiği artı değerle, birçok politik ve ekonomik etkenlerle evrensel pazar oluşturup çığ gibi ‘sermaye birikimi’ sağlamıştır. Böylece sınırsız mal ile sermaye ihracına dayalı zenginlik birikim modeliyle dünya üzerindeki hâkimiyetini oluşturan bu merkez emperyalist metropollerde yaşanan niteliksel ve niceliksel gelişmeler, mevcut sistemin yapısal normları üzerinde de büyük değişim ve dönüşümlere yol açmıştır. Daha eskiye gidip tarihi gelişmelere bir göz atarsak mesele daha iyi aydınlanır. Sanayi devrimi ve Fransız devrimi ile birlikte, dünyanın yörüngesinde meydana gelen kökten değişimin büyük etkileri, ilkin özellikle Batı Avrupa’da yoğun bir şekilde hissedilmiştir. Kapitalizmin beşiği İngiltere’dir ve bu yüzden kapitalizmin yörüngesine giren ilk ülkeler de, ona en yakın olan Avrupa ülkeleri olmuştur. Kapitalizm, toplum biçimi ve ekonomik-politik düzen olarak ilk defa İngiltere gibi derebeyliğin henüz iyice taşlaşmadığı, sapa bir adada, ilkel komünal gelenekleri en diri kalmış bir toplumda biçimlenmeye başladı. Oradan Avrupa’nın kıta ülkelerine sıçrayıp dünyaya yayıldı. Kapitalizmin kılcal damarlarına dek ciğerini okuyan anıt eserlerden, Engels ustanın “İngiltere’de İşçi Sınıfının Durumu” adlı eserini ve Marks ustanın da büyük eseri “Kapital”i İngiltere’de yazmış olmaları ‘tesadüf’ değildir. İNGİLTERE’DE KAPİTALİZMİN GELİŞİMİ Kapitalizmin bir düzen ve toplum biçimi olarak doğup şekillenmesinin ekonomik temeli ve gelişimi şu olaya dayanır: Ekonomik, sosyal, tarihcil olarak ilkel komuna geleneklerinin en diri olduğu; en elverişli unsurların ve şartların bulunduğu İngiliz Adalarında, ilk defa “GENİŞ YENİDEN-ÜRETİM” biçimi ortaya çıktı ve gitgide gelişerek, çağlar boyunca sürüp gelen “BASİT YENİDEN-ÜRETİM” biçiminin yerini aldı. O güne dek bütün kapitalizm-öncesi toplumlar dünyasında, yalnız ‘günlük ihtiyaç’ ölçüsünde, sırf ‘tüketmek amacıyla’ yapılan ‘Basit Yeniden Üretim Biçimi’ egemendi. Eski derebeyi bezirgân ekonomisinde de, kapitalizme gelinceye dek böyle sırf günlük ihtiyacı karşılayacak kadar, yalnız ‘tüketim’ amacıyla yapılan ‘Basit Yeniden Üretim biçimi’ egemendi. Kapitalizmle birlikte ‘küçük, dar, basit’ karakterli Antika Üretim yordamıyla taban tabana zıt, tüketicilerin ‘günlük ihtiyaç ölçüsünün’ gözetilmediği; gerektiğinden ve tüketilenden çok fazla; tüketmek değil kazanç elde etmek ve rekabete direnmek amacıyla; sırf satılıp alınacak metalar (mallar) üretimi yapmak anlamına gelen ‘Geniş Yeniden Üretim Biçimi’ egemen oldu. Kapitalizmin düzen ve toplum biçimi olarak politik temeli ve gelişimi de, ‘Yeniden Üretim Biçimi’nde gerçekleşen bu karakter değişiminden kaynaklanır. Toplumun ekonomik temelinde Antika Basit Yeniden Üretim biçiminin yerini alan Modern Geniş Yeniden Üretim yordamı geliştikçe, toplumdaki eski sınıflar ve tabakalar içindeki insanlardan kimilerini geniş yeniden üretim yapan ve sermaye biriktiren işyeri sahibi burjuvalar; kimilerini de o işyerlerinde işgücünü satarak geçinen işçiler haline dönüştürüyor. Geniş Yeniden Üretim biçimi giderek bir yandan yaygınlaşırken, bir yandan da kendi karakterine uygun olarak gerçekleşen organik işbölümü ve emek birliği sayesinde sosyalleşiyor. İşte kapitalizm, eski toplumun bağrında giderek yayılıp gelişen Geniş Yeniden Üretim biçiminin yarattığı bu yeni sosyal sınıflar ve yeni (Ekonomik-Sosyal-Politik-Kültürel) alt ve üst yapı ilişkileri üzerinde gelişiyor. İngiliz Kapitalist Sınıfı, zincirleme birbirine bağlı olarak bütün bu gelişmelerle ortaya çıkan yüzlerce yıllık birikim üzerinde, ancak 1600’lerde kendi burjuva karakterli sosyal devrimini bilince çıkaracak ve yapacak güce ulaşıyor. O zamana kadar iktidarda olan dünya ve din derebeylerinin ayakta tuttuğu Krallık saltanatına son verip kendi Sınıf egemenliğini kuruyor. Fransız işveren sınıfı bile onu epeyi geriden izlemiştir.