Diğer Yazıları Geçtiğimiz günlerde ATSO'nun düzenlediği bir konferansa Vehbi Koç'un damadı / Kıraç Holding Yönetim Kurulu Başkanı İnan Kıraç konuk oldu. Konuşmasında Antalya ile ilgili konulara da yer veren İnan Kıraç çok önemli bir konuya parmak bastı. Kıraç'ın parmak bastığı nokta ilk bakışta Akdeniz Üniversitesi'yle ilgili görülse de aslında Antalya ile, Antalya markası ve Antalya'nın kent kimliğiyle doğrudan ilişkili bir konuydu. Kıraç, Kaleiçi'nde bulunan Suna & İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi'ni (AKMED)Koç Üniversitesi'ne devretme nedeni konusunda şu ibret verici anekdota yer verdi: "Antalya'da üzüldüğüm bir örnek var. Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi'miz - AKMED var. O yapıyı Koç Üniversitesi'ne devrettim. Burada 20 sene boyunca Akdeniz Üniversitesi çatısı altında arkeoloji bölümü öğrencilerini o yapı içinde okuttuk. Sonra bölümün iki profesörü birbirine küstü ve öğrenci getirmemeye başladı. Rektöre gittim, bunları birleştirelim, dedim. Rektör bana dedi ki 'Rektörlükte 25 profesör var ama bunların 4-5'i birbiriyle konuşuyor'." ANTALYA PAZARLAMA BİLMİYOR AKMED'in Koç Üniversitesi'ne devir hikâyesinin ardından Kıraç, Antalya'yla olduğu kadar bu "hikâye"yle de ilgili bir başka gerçeğe daha parmak bastı: Antalya'da sadece güneş ve denizin satıldığını belirten Kıraç, 28 ören yeriyle Antalya'nın dünyanın en mühim, en eski arkeolojik - tarihsel alt yapısına sahip bir bölgede olduğunu hatırlatarak, "Başka bir yerde bunu bulamazsınız. Bu ören yerleri için sadece bir kitap var. Bu ören yerlerini oteller pazarlamasını bilmiyor" dedi. BÖYLE TURİZME BÖYLE ÜNİVERSİTE Bu ören yerlerini seyahat acentelerinin, otellerin pazarlaması için o şehirde onlara bu pazarlamanın kültürel altyapısını sunacak kalitede bir üniversitesinin olması gerekmez mi? Akdeniz Üniversitesi ne yazık ki İnan Kıraç'ın yukarıda özetini verdiği türden bir üniversite. Arkeoloji bölümündeki hocaların bazısını yakından, bazısını uzaktan, yaptığı işlerden tanıyoruz. Hemen hepsi mesleğinin uzmanı kişiler. Bu kalitedeki isimlerden ikisi bir araya geldiğinde sonuç bu oluyorsa, bir de torpille isminin önüne "Prof. Dr.", "Doç. Dr.", vb. sıfatlar koydurmuş kifayetsiz muhterisleri düşünün. Bu durumda 25 profesörden 4 - 5'inin konuşması bile büyük başarı. KRUVAZİYER TURİZMİNE TAKLİT ÜRÜN PAZARI Okumuş yazmış mürekkep yalamışlarının durumu bu olan bir şehrin "turizmin başkenti" olmasıyla, turist sayısında 10 milyona ulaşılmış olmasıyla övünmek, bu noktadan sonra çok anlam ifade etmiyor. 1990'lı yıllarda Antalya'ya gelen turistin kalitesini 2000'li yılların "her şey dahil sistemi"ne kurban ettik. AESOB Başkanı Antalya'da 20 bin esnafın imitasyon ürün sattığını açıklamış. Kruvaziyer turizmi, kruvaziyer limanı, diyor; yineleyip duruyoruz. Kruvaziyer gemileriyle bir kente dünyanın en zengin turistleri gelir. Bu turistleri Antalya'ya getirdiğimizi düşünelim. Onlara imitasyon tişört, kot pantolon pazarlayarak kent içi ticareti geliştirme başarısını bir tek biz Türkler başarabiliriz. Üniversitesinin Arkeoloji bölümünde yığınla "Prof. Dr."u bulunan bir şehirde, tarihi hazinelerinin taklitlerini Minicity'de göstererek bir de... Diğer Yazıları