Hortum yüzünden seralarda dekar başına 25 bin liralık zarar olduğunu, Mavikent’te bunun 100 bin liraya ulaştığını belirten Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Vahap Tuncer, Demre ve Beymelek’te 30, bölge genelinde 130 milyonluk zarar olduğunu söyledi. Röportaj: Mustafa KOÇHortum felaketi yerinde incelediniz. Olayın boyutları konusunda neler diyeceksiniz? Hortum felaketi gündüz yaşanmış olsaydı, çok sayıda can kaybıyla karşı karşıya kalırdık. Çalışma saatleri içinde olsaydı, felaket çok daha büyük boyutlara ulaşırdı. Kumluca, Finike, Demre ve Kaş’ta hortum felaketi gerçekleşirken, Kınık’ta da 2 bin-2 bin 500 dekar arazide dolu vurgunu yaşandığını görüyoruz. Kınık’taki zarar, üretimi engelleyecek bir zarar değil. Cam ve plastik seralarda kırıklar yırtıklar var, ama bunlar yenilenip onarılarak üretime devam edilebilir. Kaş ve Kınık bölgesindeki zararın bu anlamda telafi edilebileceği söylenebilir. Diğer yerlerdeki durum ne? Finike’deki zararın önemli bölümü binalarda ve portakal bahçelerinde meydana gelmiş. 20 civarında insan yaralı. Finike’deki zarar da tolere edilebilecek boyutta. Asıl zarar Demre’nin Beymelek ve Kumluca’nın Mavikent beldelerinde. En büyük zarar da Mavikent’te yaşanmış. Felaketten ne kadar alan etkilenmiş? İlçe tarım müdürlüklerinin yaptığı tespite göre zarar gören alan 600 dekar olarak ifade edilse de, bölge halkının ve bizim gözlemlerimize göre bin dekarın üzerinde bir alan tamamen kullanılmaz hale gelmiş. Konstrüksiyonları dağılmış, parçalanıp çökmüş; camları kırılarak yerle bir olmuş bu alanda bu yıl üretim yapılması mümkün görünmüyor. Çiftçinin parası varsa, plastik seraları kendi imkânlarıyla ayağa kaldırabilirse, kış ya da bahar aylarına doğru buralarda kavun ya da silor salatalık gibi sebzeler ekip, üretim yapabilirler. Ama şu anda burada hakim ürün olan biberi ekip yetiştirmeleri mümkün değil. Bu durum fiyatları nasıl etkileyecek? Demre ve Mavikent’te çöken seralarda yetiştirilen ürünün yüzde 95’i biber. Biberin büyük bölümü de Avrupa ülkelerine ihraç edilmekte. Dolayısıyla bölgedeki toplam üretimin yüzde 10’una denk gelen bu kısımdaki zarar nedeniyle iç piyasadaki fiyatların yükselmesi, ihracatta da kayıpların yaşanması söz konusu olacaktır. Hortumun seralar bazındaki maliyeti için ne söylemek gerekir? Sera sahipleri açısından baktığımızda, ekonomik kaybın çok büyük boyutlarda olduğu ortada. Yıkılan bir seranın yapılabilmesi için dekar başına 70-80 bin, plastik seralarda 40-50 bin, naylonları yırtılan seralarda 10 bin lira civarında masraf yapmak gerekiyor. Bölgede sera kiralayıp üretimde bulunan çiftçiler de var. Onların durumu için neler söylenebilir? Kiracılar için durum biraz daha ağır. Sera sahibi parası varsa ve de insafa gelip, vicdan yapıp serasını yaptırabilirse, kiracı, o da gelecek sezon olmak üzere üretim yapabilecektir. Aksi durumda kiracının üretim şansı kalmamış demektir. Seralarda kalan ürünler için neler söylenebilir? Bunlar, olgunlaşmadığı için iç piyasada ucuza satılabilir belki ama ihracata yönlendirilmesi mümkün değil. Seralarda kalan ürün miktarı da zaten çiftçinin bir haftalık sebze ihtiyacını ancak karşılar. Bu arada ortakçıları da unutmamak gerekiyor. Ortakçıların durumu ne? En kötü durumda olanlar ortakçılar. Seralarda ortakçılık esasına göre üretim yapılır, buralarda ortakçı olarak çalışanlar dikim aşamasından başlayarak 8-10 ay boyunca çocuklarına bakar gibi fidelere bakarlar, üretilen ürünün 4 ya da 5’te birini alarak yaşamlarını devam ettirirler. Bu insanlarımız orada 3-4 aydır çalışmaktaydılar. Fideler yetişmişti, hasata geçilip, satış yapılacak, ceplerine üç beş kuruş girecekti. Şu anda seralarda ürün namına bir şey kalmadığı için bundan sonra ceplerine para girmesi söz konusu değil. Ürün kaybının parasal karşılığı konusunda neler söylenebilir? Biber üretilen seralarda dekar başına 25 bin lira civarında zarar var demektir. Mavikent’te bu rakam dekar başına 100 bin liraya ulaşıyor. Toplamda söylemek gerekirse Demre ve Beymelek’te 30-35 milyon liralık bir zarardan söz etmek gerekir. Bölge genelinde ise 130-135 milyon liralık bir zarar söz konusu. Devletin ne yapması, bu duruma nasıl el atması gerekiyor? Geçen yılın hasadının iyi geçmediği de düşünülürse çiftçilerimizin 100 bin liralık zararı karşılamaları mümkün değil. O nedenle bu çiftçilerimize aşamalı olarak üç açıdan yardım edilmesi gerekiyor. Birincisi, seradaki ürünler yok olduğu için, üreticilerin mağdur olmaması, en azından yaşamlarını sürdürebilmeleri için doğrudan para aktarılması gerekiyor. İkincisi, seraları yaparken ya da girdi alırken kullandıkları kredi borçlarının ötelenmesi ve faizlerinin silinmesi şeklinde bir yardımın yapılması gerekiyor. Üçüncüsü de, seraların yeniden inşası için uzun vadeli faizsiz kredi verilmesi gerekiyor. Bu üç desteğin verilmemesi durumunda çiftçilerin üretim yapabilmesi mümkün değildir ya da çok zordur. Bakanlıktan bir açıklama geldi mi? Bölgedeki incelemelerin ardından Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın tarım kredisi borçlarının, faiz ödemelerinin erteleneceği yönünde kamuoyunu rahatlatmaya yönelik bir açıklaması oldu. Bölgede yaptığımız araştırmalar, bunun üreticileri rahatlatmayacağını gösteriyor. Çiftçilerin kredi alarak yaptıkları üretimin miktarı toplam üretimin yüzde 10’u kadar. Çiftçilerin yüzde 90’ı ise piyasadaki komisyonculardan borç alarak, zirai ilaç bayilerinden vadeli ilaç alarak, firmalardan fidanı vadeli alarak üretim yapmakta. Sıkıntı sadece üreticileri etkilemeyecek, onların yanı sıra onlara kredi veren komisyoncuları, girdi temin eden zirai ilaç bayilerini, tohum, gübre ve fidan firmalarını da sıkıntıya sokacak, o bölgede zincirleme bir ekonomik krizin yaşanmasını getirecektir. Kredi ödemelerinin ertelenmesi o nedenle çiftçinin rahatlaması için yeterli olamaz. Sizin bir öneriniz var mı? 2 yıl önce Demre’de yapıldığı gibi, hortum felaketine maruz kalan araziler doğal afet bölgesi kapsamında değerlendirilerek, zarar gören çiftçilere doğrudan para desteği verilmelidir. Aksi halde binlerce kişi bırakın üretim yapmayı günlük yaşamlarını devam ettirmekte zorlanacaktır. Afet bölgesindeki insan manzarası için neler diyeceksiniz? İnsanların maddi destek yanında moral desteğe de ihtiyacı var. Bölge insanı çok mağdur. Ağlayan insanlara tanık olduk. Dün sahada gördüğüm bir tablo beni gerçekten çok incitti. Bir üreticimiz Ziraat Bankası’ndan çektiği kredilerle modern konstrüksiyonda bir sera kurmuş. Mavikent’teki bu sera hortum nedeniyle yerle bir olmuş. Adam harap olan serasına mı yansın, kredisini nasıl ödeyeceğine mi, çoluk çocuğuna nasıl ekmek götüreceğine mi yansın. Hüngür hüngür ağlıyordu. Buna benzer çok sayıda manzara ile karşılaştık. Devletin buraya yapması gereken desteği bir an evvel, gecikmeksizin yapması lazım. Aksi takdirde orada bun benzer acılar çok yaşanacak demektir. Karşılaştığınız başka manzaralar da var mıydı? Mavikent bölgesinde gördüğümüz şeylerden biri de enerji nakil hatlarının hortumdan büyük zarar görmüş olması. Bu bölgedeki görevlilerin yetersiz oluşunu da buna eklememiz gerekir. Çalışmalar tamamlanamaz, bölgeye elektrik verilemezse, mevcut seraları söküp temizlemek mümkün olmayacaktır. Birçok çiftçinin jeneratör bularak elektrik temin ettiğini, seralarını temizlemeye çalıştığını gördük. Evi yıkılan insanları da unutamayız. Ortakçılar özellikle, acil para yanında, barınacak yer, giysi yardımı yapılmazsa, zor durumlara düşebilirler. Ekleyeceğiniz bir şey var mı? Çok önemli bir diğer konu sigorta konusu. Bölgede TARSİM kapsamında sigortalanmış sera sayısı yok denecek kadar az. 100 kadar bir seranın sigortalı olduğu biliniyor. Bunun nedenlerinden biri mülkiyette yaşanan sıkıntı, yani tapu sorunu. Bir diğeri miras hukuku nedeniyle parçalanmışlık ve aile içi mahkemeler. Bir üçüncüsü de seraların altyapı yetersizliği ve iskeletlerin eski oluşu. TARSİM bu gibi nedenlerle bölgede sigorta yapmak istemiyor. Çiftçiler de maliyetlerin yüksek olmaması için sigorta yaptırmaktan kaçınıyorlar. TARSİM sigorta sisteminin Türk seracılığının altyapısına ve Türkiye’nin yasal mevzuatına uygun olarak yeniden düzenlenmesi gerekiyor.