Finike ilçesinde pazartesi akşamı meydana gelen hortum, sadece seraları ve tarım alanlarını değil, yerleşim yerlerini de yıkıp geçti. Hortumun şiddetiyle savrulan demirler evlerin duvarlarına saplanırken, kapı ve pencereleri kırılan evlerdeki eşya sağa sola savruldu. Bölge sakinleri, hortum anında yaşadıkları dehşeti anlattı Antalya'nın batısındaki Kumluca, Finike ve Demre ilçelerinde, 13 Kasım Pazartesi akşamı şiddetli yağmurla birlikte hortum meydana geldi. Metrelerce genişlikteki hortum kilometrelerce ilerleyerek, önüne çıkan her şeyi yıkıp geçti. Başta tarım alanları ve seralar olmak üzere yerleşim yerlerini etkileyen hortum, savurduğu ağaçları kökünden söktü. Finike'ye bağlı Turunçova, Yuvalı, Sahilkent, Cavdır, Yellice mahallelerinde etkili olan hortum felaketinde mağdur olan vatandaş olay gecesini ve sıkıntılarını anlattı. Sahilkent Kum Mahallesi'nde 3 katlı evde yaşayan Ramazan Sarıca, afetin gelmesiyle birlikte konu komşudan, kendilerine ait olmayan demir parçalarının evlerinin içine girdiğini ve duvarlara saplandığını söyledi. Annesinin oturduğu kata başka yerden balta girdiğini anlatan Sarıca, "İkinci katta annemin oturduğu eve balta, sera demirleri evin içine ve tuvalete girdi. Evdeki çamaşır makinesi ve bulaşık makinesi başka bir yere gitti" dedi. HERKES İŞİ MENFAATE DÖKMÜŞ Yaşadıkları doğal afet nedeniyle mağdur olduklarını aktaran Sarıca, "Devlet büyüklerimizden yardım bekliyoruz. Gelen giden oluyor ama 'şunu yapacağız, bunu yapacağız' denen bir şey yok. Annem, eşim elimizden geldiği kadar gelen pislikleri atmaya çalışıyoruz. Bir de camlar kapılar ve pencerelerin onarımı için gittiğimiz esnaf ederinden fazla istiyor. Herkes işi menfaate dökmüş. 200 liralık cam işine 800 lira istiyor. 300 liralık kapı pencere işine 1500 lira istiyor. Esnaf da yardımcı olmuyor" diye konuştu. HERKESTEN YARDIM BEKLİYORUZ Komşusunun yıkılmış serasını göstererek konuşmasını sürdüren Ramazan Sarıca, şöyle dedi: "Tarım Bakanımız 'çiftçinin borcunu erteleyeceğim' diyor ama borcu ertelemek çözüm değil. Bizim evimiz dükkanımız gitti. Yapabileceğimiz bir şey yok. Halimizi hatrımızı sorsunlar ve bir şeyler yapmaya çalışsınlar. Antalya'dan gelen belediye başkanlarına da söyledim. Bir yer göstersinler. 5 yıl, 10 yıl faizsiz kredi çekin mesela desinler. Ben evimi, komşular serasını toparlamaya çalışsın. Bu bir tek belediyelik iş değil. Ellerinden geldiği kadar destek olsunlar. Biz herkesten yardım bekliyoruz." GÜRÜLTÜ DENİZDEN GELDİ Ramazan Sarıca'nın annesi Servet Sarıca, zaman zaman gözyaşlarını tutamayarak olay gecesini anlattı. Hortumdan önce büyük bir gürültü geldiğini ve felaketi fark ettiğinde gelini ve çocuklarına 'yere yatın' dediğini anlatan Servet Sarıca, "Gürültü denizden geldi. Salona girdim camdan rüzgar gelmeye başladı. Gelinim geldi 'camın önünden çekilin' dedi. 'Camlar patladı zaten ev paçavra oldu' dedim. Çocuklara, 'Yere yatın' dedim. Bağırmaya başladım. Üst kata çıktık. Bir şey kalmamış. 3 katlı evin üçünün de camları paçavra oldu. Panjurlarımız öyle yine. Çocuklarımın işi yok. İş istiyorum. Yardım istiyorum ben" dedi. EVİN İÇİ YIKILDI Yol kenarında çöpün yanında duran koltuğu göstererek, "Bu da başka yerden geldi" diyen Servet Sarıca, "Bizim evdeki koltukları uçurdu. Çamaşır makinesi, bulaşık makinesi yok. Camlar patlayınca nerden çıktığını bilmiyoruz. Pencerelere, tuvaletlere başka yerlerden gelen demirler saplandı. Evin içi yıkıldı. Evin içine başka yerden balta geldi. Hortumdan sonra polis gelmişti. Kötü olduğumu görünce 'Teyze su iç' dedi. Şekerim yükseldi komaya giriyordum. Pislikler, teneke parçaları, demirler. Aşağıda bir dükkan vardı o da paçavra oldu" diye konuştu. Sahilkent Mahallesi'nde Başkent Sitesi'nde oturan Perihan Gökçe de büyük korku yaşadıklarını belirterek, hortum anını şöyle anlattı: "Saat 21.00 sıralarında gök gürledi şimşek çaktı. Arkasından da ışıklar kesildi. Korktum. Balkona çıkmak istedim. Balkonda gördüklerimi nasıl anlatayım, yaşayan bilir. Simsiyah bir karartı güldür güldür bir sesle U şeklinde böyle çember şeklinde ilerledi. Korktum içeri girdim. Ama tekrar bakmak istedim. Önüne almış ne var ne yok götürüyordu. Çok kötüydü bunu yaşayan bilir." (DHA)