Mevcut Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin Genel Başkanlık için yarıştığı Cumhuriyet Halk Partisi’nin 36. Olağan Genel Kurulu, 2 gün boyunca devam eden yoğun tartışmaların gölgesinde geçti. Parti Meclisi için yapılan seçimler ve Muharrem İnce’nin konuşması kurula damgasını vururken, 2019’a giden kritik süreçte parti içerisinde yaşanan sert tartışmalar, farklı siyasi blokların Parti Meclisi için çıkardığı listeler, yakın zamana kadar CHP’de suların pek durulmayacağını gösteriyor. Kurultay öncesi “Gelecek İçin” başlıklı bir manifesto yayınlayan Selin Sayek Böke ve İlhan Cihaner, CHP’nin emekten yana sınıf temelli bir politika yürütmesi gerektiğini vurgulayarak, partinin siyasal İslam ve neo-liberalizme karşı çekinmeden, cepheden karşı çıkmasının Türkiye’nin geleceği ve toplumsal muhalefetin direnci için tek yol olduğunu belirtmişti. Manifestoda yer alan şu sözler oldukça önemlidir: “Cumhuriyet devriminin temel ilkeleri ve sosyal demokrasinin evrensel değerlerinin savunulması, AKP’nin tanımladığı biçimiyle ‘muhafazakar hassasiyetler’, ‘güvenlik’, ‘millilik’, ‘konjonktür’ gibi gerekçelerle ihmal edilmemeli.” Partinin bu temel ilke etrafında kenetlenerek, sağa karşı tavizkar siyasetinden vazgeçmesi 2019’a giden süreçte Türkiye’nin geleceği açısından kritik önem taşımaktadır. CHP; demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine cesur bir şekilde sahip çıkacak, sağ ideolojinin daralttığı eksene sıkışmayacak, muhafazakâr iklime teslim olmadan Cumhuriyet'in temel kazanımlarını savunacak, sömürülenlerin sesi olacak bir noktada yer almalı, sınıf temelli emekten yana bir politik hat üzerinden ilerlemek zorundadır. Gelir eşitsizliğinin, vergi adaletsizliğinin her geçen gün arttığı, sistemin bütün yükünün emekçilerin sırtına yüklendiği bir dönemde, özgürlüklerin sesi olduğu kadar emekçilerin de umudu olacak bir CHP, Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderini belirleyecek 2019’daki seçimlerde toplumsal muhalefetin oyun kurucusu olarak etkin bir pozisyonda olmalıdır. Bir toplum mühendisliği projesi olarak iktidara gelen AKP, iktidara geldiğinden bu yana Cumhuriyet’in temel değerlerine dönük, siyasal İslamcı reflekslerle rövanşist politikalar izlemektedir. AKP iktidarı, neo-liberal sömürü politikalarının panzehri olarak siyasal İslam aracılığıyla kitleleri uyuştururken, CHP sağa açılma politikası ile iktidar eliyle yaratılan muhafazakâr iklime boyun eğerek yanlış ve başarısız bir yol izlemiştir. Bu politika tarihin tozlu raflarına gömülmek zorundadır. Kitle partisi olarak CHP’den, radikal bir sınıf politikası bekleyemeyiz. Ancak, sosyal demokrasinin evrensel ilkelerine göre hareket edecek, Cumhuriyet’in temel değerlerini radikal bir şekilde savunacak bir CHP; toplumun genetik yapısıyla oynayan, 1923 paradigmasına karşı siyasal İslam ajandası ile gericiliği kurumsallaştıran iktidarın önünde bir set oluşturarak, toplumsal muhalefetin oyun kurucusu olabilir. Lider fetişizmine kapılmadan, kişilere bağlı kalmadan, ilkeler ve temel değerler üzerinden CHP’ye bu noktada, içeriden ve dışarıdan yapıcı bir baskı yapılmalıdır. En azından 2019’a kadar, parti içi mücadeleyi, toplumsal mücadeleye en ufak bir zarar vermeyecek ölçüde törpülemek zorundayız. MEHMET BEKAROĞLU ÜZERİNE BİRKAÇ KELAM… 90'lı yıllarda devrimci gençler F tipi cezaevlerinde tecrit koşullarında işkence görürken, katledilirken; arslan sosyal demokratların birçoğu katliamlara göz yumduğu gibi, DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti ile bu katliamlara ortak olmuştur. Bugün el üstünde tutulan Uğur Dündar fırınlarda hamam böceği ararken, cezaevlerinde olan bitene karşı üç maymunu oynuyordu, günümüzün süper muhalifi Yılmaz Özdil, başında bulunduğu Star Gazetesi'nde cips dağıtmakla meşguldü. Tuncay Özkan Kanal D Ana Haber'de F Tipi hücrelerin, ne kadar konforlu olduğuna dair haberler yapıyordu. Tüm bunlar yaşanırken, Mehmet Bekaroğlu gibi Milli Görüş kökenli bir aydın, cezaevlerindeki tecrit koşullarına karşı eğip bükmeden insan hakları savunuculuğu yapıyordu. CHP tabanının bir türlüğü benimseyemediği Bekaroğlu tu kaka ilan edilecek, tepki çeken diğer vasıfsız insanlarla bir tutulacak biri değil. Bekaroğlu, CHP'ye katıldığında çok sevinmiştim. Muhafazakâr kesimin içinden gelen ama dinbaz olmayan, emekten yana toplumsal değerleri savunan birisi olarak epey fayda sağlayacağını düşünmüştüm. Maalesef beklentileri pek karşılayamadı. Milli Görüş çizgisinde yer alarak emekten yana değerleri, dinci bezirgânlara karşı kendi mahallesinde savunması bence daha doğru bir tutummuş. Aynı şeyi CHP içerisinde yapmasının pek bir getirisi olmadı. Olması da şu an için, tabandan kaynaklı tepkilerden dolayı pek mümkün gibi değil. İBRAHİM UTKU NAR