Kim daha sağlıklı, daha mutlu, bedeni ve hayatıyla barışık olmak istemez ki? Duygu durumumuz bedenimizi, beslenmemizi ve sağlığımızı düşündüğümüzün çok ötesinde etkiler. Şüphesiz duygu durumumuzu belirleyen ilk faktör bilinçaltımızdır. Bütün başka uyaranlar, bilinçaltının yanında solda sıfır kalır. Sağlığımızla ilgili ister ciddi olsun ister olmasın, olumlu değişiklikler yapmak emek, doğru bilgi desteği ve zaman ister. Oysa bilinçaltımız çok ilginçtir ve daima kolaya kaçar. Artık herkes başında “mucize” ibaresi bulunan ne idüğü belirsiz “idi bidi”lerin sağlıklı olmadığını, kullanımının hemen akabinde vücudumuza ağır bedeller ödettiğini iyi biliyor. Fakat içeriden bir ses sürekli konuşmaya devam ediyor. Şşşş saçmalama, daha kolayı var, neden yorulasın, al bunu iç, haftada 5 kilo verebilirsin rahatını bozmadan vs vs… Bu iç ses, bizim için her zorluğun kolay yollarını arayan ve işimize gelen ilk köşeden dönüp yoldan çıkmamıza neden olan bilinçaltımızın iç gıcıklayan sesidir. Daima hatırlanması gereken konu şudur ki; bilinçaltı tembel ve ekonomiktir. Bilinçaltı iyi niyetlidir fakat konu başlıklarını çok iyi irdelemez, daha doğrusu irdeleyemez, geçmiş deneyimleri referans alır ve her zaman en kolayı tercih eder, o sırada işimize hangisi geliyorsa, hangi seçenekte canımız daha az acıyacaksa, hangi yolda yürürken daha az yorulacaksak onu seçer ya da bizlere farkettirmeden seçtirir. Oysa duygularının ve kendi gerçeğinin farkında olan/olmaya çabalayan kişiler bilinçaltları ile hareket etmez ya da seçimlerinin kimin güdümünde –bilinçli akıl ya da bilinçaltı- gerçekleştiğini fark eder. Zihin dediğimiz yapı bilinç ve bilinçaltının toplamıdır. Kişi önce dönüp içeriye yani zihnine bakar, zira zihinde ne olup bittiği çok önemlidir. Herkesin kilo alma, verme, sağlıklı olma ya da sağlığını kaybetme öyküsü farklıdır. Danışanlarımla çalışırken en çok dikkat ettiğim ve özenle üzerinde durduğum husus “kişinin yaşadığı durumdan dolayı ne hissettiği” konusudur. Genellikle biz diyetisyenler danışanlarımızın beslenme alışkanlıklarını öğrenmek için “üç günlük besin tüketim kaydı” isteriz. Aslına bakılırsa ilk önce yapılması gereken “üç gün boyunca hissedilen hislerin farkındalık kaydı” olmalıdır. Öyle ki yediklerimizden bağımsız, içimizde çalışan mekanizmalar, duygularımız vasıtasıyla ilk önce ve evvela hormonlarımızı etkiler. Hormonlar adeta vücudumuzun efendisi gibidirler. Yani içinde yaşadığımız bu çok sesli orkestranın janti şefi hormonlarımızdır. Hormonlarımız nasıl çalışıyorsa vücudumuz da öyle çalışır. Stres hormonları yüksek kişilerin organları yağlı (özellikle karaciğerleri), tansiyonları yüksek, kişilikleri ise –genellikle- agresiftir. Mutluluk hormonları yüksek kişilerin ise tansiyonları düşük, bedenleri normal, sağlık ve afiyetleri yerindedir. Dolayısıyla bu orkestranın uyumlu olması duyguların ve bilinçaltının farkında olunmasını gerektirir. Kimileri öfkeliyken iştahının açıldığından ve daha fazla besin tükettiğinden –özellikle karbonhidratlı- yakınırken, kimileri de tam tersini iddia eder. Stresliyken karbonhidratlı ve şekerli gıdalara aşermenin nedeni bebekken aldığımız anne sütünün de karbonhidratlı ve hafif şekerli olmasındandır. Bu tür besinler tüketildiğinde anne memesindeki, sıcak ve güvenli hisler uyanır dolayısıyla kişi rahatlar. Bu belki nesilden nesile aktarılan genetik bir kodlama ya da sonradan öğrendiğimiz bir durumdur, bu mekanizmanın nasıl başladığı değil nasıl çalıştığı önemlidir bizim için. Kendi yolculuğumuzda önemli olan duygularımız, bedenimiz ve duygusal yeme alışkanlıklarımızdır. Bu işleyiş herkeste farklıdır. Aile yapımız, büyüme şeklimiz, deneyimlerimiz, bilinçaltımıza kayıtlı bilgiler, genetik aktarımlarımız ve iç-dış dünyamızı tanımlama şeklimiz yeme alışkanlıklarımızı, kilo alma ve verme durumumuzu kısacası tüm sağlığımızı ve yaşamımızı belirler. Burada asıl soru sahip olduğumuz verilerin farkında olup olmadığımız ve nasıl hareket etmek istediğimizdir. Sağlığımızın ya da hayatımızın hangi noktasında olursak olalım duygularımızı fark etmeyip bastırarak bilinçsizce yemeye, içmeye, kontrolden çıkmaya devam edebiliriz ya da kendimize dönüp gidişata dur diyerek, sil baştan yeni bir öykü yazmayı seçebiliriz. Hissettiğimiz hisleri, taşıdığımız duyguları görmezden gelerek ve kendimizin farkında olmadan uyguladığımız her tür diyet, ilaç tedavisi, medikal müdaheleler sonuçsuz kalacak ya da bizim için geçici sonuçlar doğuracaktır. Bu yüzden özellikle zayıflarken ya da obezite cerrahisi öncesinde ve sonrasında diyet tedavisi ile birlikte mutlaka ama mutlaka kişilerin duygu durumu ile ilgili destek de alması önemlidir ve hatta kesinlikle gereklidir. Yapılan bu çalışmalar mutlaka desteklenmeli, altı boş bırakılmamalıdır. Zayıflama ya da kronik hastalıklarla mücadele toptan bir iyileşme sürecidir. Burada beden ruhtan, zihin bedenden ya da ruh zihinden ayrı tutulamaz. Çünkü birinde yarattığınız değişiklik diğerinde karşılık bulmazsa bedeli bilinçaltı tarafından ağır bir şekilde ödetilir. Sağlıkla… Uzman Diyetisyen Betül Ay YILMAZ 0 542 316 08 18