Altın Portakal’ın ilk yılları ‘Milliyetçi Antalya Gençliği’ imzalı bildirilere, ‘Komünistler Moskova’ya’ diye salon basmalara sahne oldu. Zeki Müren’li havuz partileri eşliğinde yapılan festivalde belediye başkanının eşinin jüri üyesi olması da ayrı bir skandaldı.Hazırlayan: Tuncer Çetinkaya1964 İlk Altın Portakal’a ilişkin dönemin kaynaklarında belirtildiğine göre, İstanbul Polis Görevlileri Derneği Salonu’nda toplanan 6 kişilik Ön Jüri, Antalya’ya ulaşmadan önce, yarışmaya başvuran 23 filmi 4 günde izlemişlerdir. Ön elemeyi kazananlar şunlardır: “Gurbet Kuşları” (Halit Refiğ), “Acı Hayat” (Metin Erksan), “Yarın Bizimdir” (Atıf Yılmaz), “Ağaçlar Ayakta Ölür” (Memduh Ün), “Kızgın Delikanlı” (Ertem Göreç), “Ayrılan Yollar” (Ertem Göreç). Dr. Avni Tolunay ve eşinin de hazır bulunduğu 1-10 Ekim 1964 tarihleri arasında düzenlenen Antalya Sanat Festivali’nin Filmcilik Dalı’na katılan diğer jüri üyeleri şu isimlerden oluşur: Dr. Avni Tolunay ve eşi, Dr. Burhanettin Onat, Prof. İsmail Hakkı Onay, Hadi Yaman, Selahattin Burçkin, Mustafa Yücel, Faruk Kenç. Yalnızca 6 filmin yer aldığı yarışmadan En İyi Film Ödülü’yle dönen “Gurbet Kuşları”, Kahramanmaraş’tan İstanbul’a göç eden bir ailenin büyük kentte tutunma mücadelesini konu alırken, çok önemli bir toplumsal soruna parmak basmış, iç göç olgusunu mercek altına almıştır. Halit Refiğ’in filmografisindeki en başarılı eserlerden olan “Gurbet Kuşları”, Turgut Özakman’ın “Ocak” adlı oyununa dayanmakta, senaryoda Orhan Kemal’in de katkısı bulunmaktadır. 1965 “Aşk ve Kin” (Turgut Demirağ), “Keşanlı Ali Destanı” (Atıf Yılmaz), “Karanlıkta Uyananlar” (Ertem Göreç), “Hepimiz Kardeşiz” (Ülkü Erakalın), “Duvarların Ötesi” (Orhan Elmas), “Erkek Ali” (Atıf Yılmaz) ve “İstanbul’un Kızları” (Halit Refiğ) filmlerinin yarıştığı 2. Altın Portakal, ani bir değişiklik sonucu 24 Mayıs-4 Haziran tarihleri arasında düzenlenir. ‘Toplumsal gerçekçi’ sinema anlayışının yolculuğunu başarıyla sürdürdüğü, aydın kesimler tarafından ilgiyle takip edildiği dönemin yarışmadaki en önemli temsilcisi, aynı zamanda sinemamızın işçi / emekçi sorunlarına bu ölçüde değinen ilk filmi olarak tarihe geçen “Karanlıkta Uyananlar”dır. Bir boya fabrikasında çalışan emekçilerle, babasının ölümünden sonra işin başına geçip emekçilerden yana olan genç bir işverenin öyküsünün anlatıldığı film, 2. Altın Portakal’ın simge filmi haline gelecektir. GÖREÇ’İN FİLMİNE SALDIRILAR Sınırlı bir çevreye ulaşmakla birlikte önemli bir başarı yakalayan film, Göreç’in deyişiyle sendikaların nasıl kurulup hareket ettiğini özenle ele alırken, seyirciyi sıkmamak için aşk ve fantezi gibi konulardan da faydalanmıştır. Birinci vizyonda büyük ilgi gören film bir süre sonra sabote edilmeye başlanır. Kayseri’de bir açık hava sinemasında oynarken ses bombası atılır, tahta perdeler yıkılır, insanlar panikleyip kaçarken yaralananlar olur. Bu, “Karanlıkta Uyananlar”ın gişede başarısızlığa ulaşması için atılan adımların sonuncusu olmayacaktır. 2. Altın Portakal Tiyatro, Müzik, Film Festivali’nin; Nejat Duru, Nurhan Nur, Sabahattin Ataker, Davut Ergün, Mehmet Dinler, Dr. Ak, Bayan Tolunay ve Dr. Burhanettin Onat’tan oluşan jürisi, ödüllere En İyi 2. film, En İyi 3. film, En İyi Senaryo, En İyi Film Müziği ve En İyi Stüdyo kategorilerini de dâhil etmiştir. ÖDÜL TÖRENİNDE İTİŞ KAKIŞ Her şey normal görünümünde seyrederken, ödüllerin açıklanmasının ardından ortalık birden karışır. “Karanlıkta Uyananlar”, “Üç Tekerlekli Bisiklet” ve “Keşanlı Ali Destanı” arasında geçmesi beklenen yarışta ipi göğüsleyen “Aşk ve Kin” olmuştur. Ertem Göreç ve ekibi filmlerine karşı sistematik bir sabotaj olduğunu iddia eder ve sağ kesimlerin “Komünistler Moskova’ya” sloganlarının jüri kararına etki ettiğine işaret ederler. İddialar bununla da kalmaz, ön jürinin filmleri belirlerken girdikleri yapımcı ilişkileri, jüri üyesi Nurhan Nur’un, oyunu Demirağ’dan yana kullanmasının ardında ‘ticari nedenler’ yattığı iddiaları sonuçlara gölge düşürür. Dönemin gazetelerine yansıdığına göre Beklan Algan sonucu protesto amacıyla mikrofonu kaparak sahneye fırlamış; ama Belediye Başkanı Avni Tolunay tarafından engellenmiştir. İtişip kakışmalar arasında ödüller dağıtılmaya çalışılır. MİLLİYETÇİ ANTALYA GENÇLİĞİ 2. Altın Portakal günlerinde Milliyetçi Antalya Gençliği imzası ve “Dikkat Dikkat! Muhterem Antalya Halkına Duyurulur” başlıklı bir bildiri, tarihsel bir utanç belgesi olarak hafızalara kazınmıştır: “Şehrimizde devam etmekte olan film festivali dolayısiyle aşırı sol zihniyet, sanatı kendi ideolojilerine âlet etmek üzere yeni bir tertibe başvurmuşlardır. Halen film festivali dolayısiyle şehrimizde gösterilmekte olan filmlerden ‘Karanlıkta Uyananlar’ isimli eserin bir gizli maksat dolayısiyle festivale iştirak ettirilip önceden alınmış bir kararla mükâfatlandırılması planlanmıştır. Şirin Antalyamızın asil masumiyetini de istismar eden aşırı sol zihniyetin bu emellerine ulaşacaklarına kâni değiliz”. Bütün bu yaşananlar, Yeşilçam’ın Antaya’ya alternatif bulma arayışlarını hızlandırır ve İzmir Enternasyonal Fuarı süresince ilk kez bir film şenliği düzenlenir; ama sonuç başarısızdır. O yılın kazananı, evlendiği gece geçirdiği trafik kazası sonucu sakat kalan bir adamın talihsiz karısının aşk ve ihanetle çevrelenmiş yaşamını konu alan “Aşk ve Kin”dir. 1966 Toplam 10 filmin yarıştığı ve önceki yıla benzer biçimde 24 Mayıs-4 Haziran tarihleri arasında düzenlenen 3. Portakal’a katılan yapımlar; “Bozuk Düzen” (Haldun Dormen), “Toprağın Kanı” (Atıf Yılmaz), “Murad’ın Türküsü” (Atıf Yılmaz), “Namusum İçin” (Memduh Ün), “İsyancılar” (Abdurrahman Palay), “Son Kuşlar” (Erdoğan Tokatlı), “Ben Öldükçe Yaşarım” (Duygu Sağıroğlu), “Sürtük” (Ertem Eğilmez), “Buzlar Çözülmeden” (Nejat Saydam) ve “Haremde Dört Kadın” (Halit Refiğ) şeklinde sıralanmıştır. Sinemamızda rekor sayıda filmin gösterime girdiği bu yıl da Altın Portakal Müzik, Tiyatro ve Film Festivali adına çeşitli olumsuzluklarla hatırlanır. Yılın ilk bombasını patlatan Metin Erksan, Festival Düzenleme Komitesi’ne bir telgraf çekerek, önemli filmi “Sevmek Zamanı”nı yarışmadan çektiğini bildirir; bununla da yetinmeyerek jüri üyelerini hedef alan bir konuşma yapar: “Festivalde filmimi değerlendirecek kimse yok!” 3 MADDELİK TARİHİ BİLDİRİ Portakal tarihinde önemli bir yeri bulunan 3 maddelik bildiri de aynı günlerde gündeme gelecek; Lütfi Ö. Akad, Ertem Göreç, Tarık Dursun K, Mehmet Dinler, Metin Erksan, Erdoğan Tokatlı, Fevzi Tuna, Ayla Algan, Beklan Algan, Nilüfer Aydan, İzzet Günay, Asaf Çiğiltepe, Selma Güneri, Ayfer Feray, Ertem Eğilmez ve Fethi Naci’nin de aralarında bulunduğu bir topluluk gerekçelerini şöyle sıralayacaktır: 1. 1964 yılında ilk defa yapılan Antalya Film Festivali sonuçları bakımından Türk sinemasına zararlı olmaya başlamıştır. 2. Bu festivali düzenleyenlerle yapımcıların çıkar birliği açık bir gerçektir. Geçen yıl Turgut Demirağ’ın “Aşk ve Kin” adlı filminin kazanması da bunu göstermektedir. 3. Önceki festivallerin jürileri yeterli görülmezken, bu defa daha yetkisiz bir jüri kurulmuştur. (Bildiriye imza atanlardan Akad, Göreç ve Eğilmez, sonraki yılın yarışmasına katılacaklar, Selma Güneri açılışta hazır bulunurken, davetliler arasında Fethi Naci de yer alacaktır.) KARA LİSTEYE ALINAN FİLMLER “Filmleri değerlendiremeyeceği” iddia edilen 3. Altın Portakal jürisi şu isimlerden oluşmaktadır: Julien Jenger, Claude Mathiss, Harry Keith, Nejat Duru, Turgut Demirağ, Orhon M. Arıburnu, Kemal Baysal, Dr. Alyanak, Mücahit Beşer, Ümit Deniz, Dr. Burhanettin Onat, Baykan Tözgen, Ethem Soykan, Ata Karatay. Festivalin başlamasının ardından sahneye çıkan kimi grupların “Haremde Dört Kadın”, “Ben Öldükçe Yaşarım”, “Murad’ın Türküsü” ve “Toprağın Kanı” filmlerini kara listeye aldıklarını açıklamaları ve bu sinemalardaki gösterimine izin vermeyecekleri iddiaları, 1965 yılına damgasını vuran diğer olaylar arasında yerini alır. Geniş güvenlik önlemleri altında seyirciyle buluşan bu filmler bir yana, Halit Refiğ’in imzasını taşıyan “Haremde Dört Kadın”ın gösterimi sırasında salon saldırıya uğrar. EMNİYET MÜDÜRÜ’NÜN SÖZLERİ Konağında üç kansıyla yaşayan ve dördüncüsüyle evlenmeye hazırlanan Osmanlı paşası Sadık’ın öyküsünün anlatıldığı filmin senaryosunda Kemal Tahir’in de imzası bulunmaktadır. Yasak aşklar ve lezbiyen ilişkilerin damgasını vurduğu olayları gerçekçi karakterler ve zekice diyaloglarla harmanlayan film, “kahraman ecdadımız ayaklar altına alınamaz!” nidaları arasında protesto edilir. Olaylar sırasında Antalya Emniyet Müdürü’nün “Endişenize mahal yok. Çünkü jüri sizin protesto ettiğiniz filmi birinci seçmez” demek zorunda kalması ve sonuçların bu temenniyle örtüşmesi, eleştiri oklarının bir kez daha festival üzerinde yoğunlaşmasına neden olur. Sonuçta kazanan, Haldun Dormen’in “Bozuk Düzen”i olur. 1967 25 Mayıs-5 Haziran tarihleri arasında düzenlenen ve 21 aday filmin arasından seçilerek gelen “Zalimler” (Yılmaz Duru), Hudutların Kanunu (Lütfi Ömer Akad), “Bir Millet Uyanıyor” (Ertem Eğilmez), “Güzel Bir Gün İçin” (Haldun Dormen), “Sürtüğün Kızı” (Ertem Eğilmez), “Çalıkuşu” (Osman F. Seden), “Ayşecik Sokak Kızı” (Süreyya Duru), “Malkoçoğlu” (Süreyya Duru), “Peygamberler Diyarı” (Memduh Ün), “Yaprak Dökümü” (Memduh Ün), “Kanun Benim” (Ertem Göreç) ve “Allahaısmarladık”ın (Nejat Saydam) katıldığı 4. Altın Portakal, önceki yıl yaşanan olayların gölgesinde başlar. “Haremde Dört Kadın”ın gösterimi sırasında yaşanan olayların tekrarlanmasını istemeyen festival komitesi, Jüri Başkanlığı’na tarihçi bir ismi getirerek sorunu çözmeye çalışırlar! M. Nazif Tepedelenlioğlu’nun dışındaki üyeler ise Claude Mathiss, Faruk Timurtaş, Aclan Sayılgan, Orhan Çağman, Ayfer Feray, Temiz Gürses, Hikmet Türkmen, Charles Courtney, Muharrem Ergin, Orhon M. Arıburnu, Aram Gülyüz, Emine Işınsu, Yılmaz Çolpan, Orhan Batı ve Tarık Buğra olarak belirlenmiştir. ‘TERBİYEVİ VE ÖĞRETİCİ FİLMLER’ 1967 ödüllerinin bir başka farklılığı, Portakal tarihinde ilk ve tek olarak kalacak bir uygulamayla kategori zenginliği olmuştur. Buna göre filmler; Dram, Tarihi ve Komedi olarak sınıflandırılarak ödüllendirilmiş (O zamanki isimleriyle “Milli ve Tarihi Filmler”, “Dram, Melodram, Terbiyevi ve Öğretici Filmler”, “Komedi, Müzikal, Avantür Filmler”), bu durum “herkesin gönlünü alma çabası” şeklinde nitelendirilmiştir. Bugünden bakıldığında Akad imzalı “Hudutların Kanunu”nun çok daha öne çıktığı yarışmaya damgasını vuran film Yılmaz Duru’nun “Zalimler”i olacaktır. Bu, Duru’nun üç yıl üst üste tekrarlayacağı, -sonradan değinileceği gibi kimi zaman tartışmalı hale gelen- başarının ilk adımıdır. Film, beş köye sahip olan Aliye’nin kızına âşık olan bir imamın trajik öyküsünü konu alırken, en çok Aliye Rona’nın oyunuyla akılda kalır. Sınırda kaçakçılık yapan bir köylünün verdiği onur mücadelesini epik bir anlatımla seyirciye ulaştıran, Yılmaz Güney’in bir öyküsünden uyarlanmış “Hudutların Kanunu”nun En İyi 2. Dram Filmi seçildiği 4. Portakal’da Güney’in etkileyici Hıdır kompozisyonu bu kez görmezden gelinmemiştir. 1968 “İnce Cumali” (Yılmaz Duru), “Vesikalı Yârim” (Ömer Lütfi Akad), “Ölüm Tarlası” (Atıf Yılmaz), “Son Gece” (Memduh Ün), “Devlerin İntikamı” (Fevzi Tuna) ve “Bir Dağ Masalı”nın (Turgut Demirağ) yarıştığı 5. Altın Portakal da tartışmaların eksik olmadığı bir festival olarak belleklere kazınmıştır. Leon Sason (Menajer, Yazar), Kâmi Suveren (Sinema Yazarı), Ferhan Üçoklar (Gazeteci), Recep Ekicigil (Artist Dergisi Editörü) ve Hüsnü Cantürk’ten (Yapımcı, Yönetmen) oluşan ön jürinin Yılmaz Güney’in erken dönem klasiklerinden “Seyit Han / Toprağın Gelini”ni eleyerek tercihini “Son Gece”den yana kullanması, yarışma başlamadan olayların fitilinin ateşlenmesine neden olur. Resmi kayıtlara göre Faruk Kenç, Orhan Elmas, Dr. Alyanak, Muharrem Ergin, Orhan Çağman, Refik Kemal Arduman, Melih Altınışık, Selahattin Alakavuk ve Kaya Çakmakçı’dan oluşan festival jürisinin olayların içine çekilmesi kaçınılmazdır. YILMAZ DURU ÇAPKINLIK YAPMIYOR Dönemin gazetelerine göre Prodüktörler Cemiyeti ile Antalya Belediyesi arasında imzalanan protokol, 17 kişilik bir değerlendirme komisyonunu öngörmektedir; ancak Orhan Elmas ve Orhan Çağman’ın önce görevlerinden istifa edip sonra dönme kararı almaları, Burhan Arpad’ın kesin bir kararla İstanbul’a gitmesi organizasyonu zor durumda bırakır. İddialar devam eder: Jüri, “Vesikalı Yârim” ile “İnce Cumali” arasında ikiye bölünmüş, son ana kadar tarafsız kalan Refik Kemal Arduman ile Faruk Kenç’in Yılmaz Duru’ya yönelmeleri, “İnce Cumali”nin başarısında rol oynamıştır. Anadolu Ajansı’nın sonuçların ilan edilmesinden önce listeyi yayınlamasıyla skandallar sürüp gider. Jüri üyesi Dr. Alyanak, başlangıçta tek adayın “Vesikalı Yârim” olduğunu; ama kimi üyelerin belediye ve yapımcılar tarafından “kandırıldığını” iddia edecek, Orhan Çağman ise Yılmaz Duru’yla ilgili zehir zemberek açıklamalarda bulunacaktır: “Festival komitesi bu işi politik eğilim haline getirmiş, sonuçlar anormal çıkmıştır. Yılmaz Duru her yıl festivale yararlı olabilecek hale geliyor. Ateş yakıyor, denize giriyor, namaz kılıyor, davul çalıyor, çapkınlık yapmıyor!” ZEKİ MÜREN’Lİ HAVUZ PARTİLERİ Gelinen noktayı en iyi açıklayan isim Faruk Kenç olur: “Bunlar belirli bir fikre sahip olmuşlar, onu empoze etmeye çalışıyorlar. Yaptıkları bence ayıptır. En az hatalı olan filme oy verdik. Hatalı olduğumu düşünmüyorum”. “En Az Hatalı Film”, ön jürinin aldığı kararlar neticesinde yaşanan çaresizliği ifade ettiği gibi, film festivallerinde yeni bir kategorinin de varlığını ortaya koyar sizin anlayacağınız! Sonuçta, Derya Motel’de düzenlenen Zeki Müren’li “Havuz Partileri”nin basının gündeminden düşmediği bir Portakal daha geride kalmıştır. O yılın En İyi Film ödülüne değer bulunan “İnce Cumali”, ailesi Ali Ağa tarafından yok edilen Cumali adlı bir gencin öyküsünü konu almaktadır. YARIN: 1969-1974 arası yıllar