Babadan para istemek zordur.

***

Üniversite yıllarında ne zaman param bitip evi arasam, telefonu babam açarsa aceleyle iki üç cümle konuştuktan sonra ‘Babacığım telefona annemi verir misin?’ derdim...

Rahmetli, hemen derdimi anlar, ‘Yine annenden para isteyeceksin değil mi?’ diye sorardı!

***

Türkler, eski çağlardan beri ailenin reisi, koruyucusu olarak gördükleri “baba” ile devlet kavramını özdeşleştirmişler ve devlete “devlet baba” demişler.

Böylelikle devletin kol kanat geren koruyuculuğunu, fedakarlığını, refah sağlayıcılığını, gerektiğinde otoriter, gerektiğinde şefkat gösteren yapısını vurgulamak istemişler.

***

Asırlar boyunca devletinin babalık sıfatıyla daima ailesini düşüneceğine, aile bireyleri zorda kaldığında elini uzatacağına, aç kaldığında doyururacağına, çıplak kaldığında giydireceğine, üşüdüğünde ısıtacağına, darda kaldığında yetişeceğine inanmışlar.

***

Devleti yönetenler de halklarının bu inancını boşa çıkarmamışlar.

Asırlarca, devletin varlık sebebinin millete hizmet etmek olduğunun bilinciyle hizmet etmişler.

Halka hizmeti Hakka hizmet olarak görmüşler.

***

Yıllar içinde babalar da devletin babalığı kavramı da değişti.

***

Bilinen fıkradır, Karadenizli baba askerdeki oğluna mektup yazmış:

“Sevgili uşağım, bilirim okuman zayıftır merak etme mektubumu yavaş yazıyorum.

Ben çok iyiyim. Yeni bir işe girdim. Emrimde 500'e yakın kişi var. Hepsi sessiz sedasız, kendi hallerinde. Ne işi diye sorarsan, köy mezarlığına bekçi oldum!

Geçen hafta buraya iki defa yağmur yağdı. Biri pazartesinden perşembeye, öbürü de perşembeden pazara.

Bacın Emine bir uşak doğuracak. Daha erkek mi kız mı belli olmadığından, sana dayı mı yoksa teyze mi olacaksın yazamıyorum.

Bir de kötü havadisim var. Amcan İdris havasızlıktan boğuldu. Bilirsin rahmetlinin 9 tane uşağı vardı. Daha fazla olmasın diye prezervatif kullan demişler. Tarifinde, sıkıca kafana geçir yazıyormuş. Havasızlıktan gitti zavallı.

Kötü havadislerim bitmedi. Bahriyede askerlik yapan 10 uşağı da kaybettik. Bindikleri denizaltı bozulunca, inip iterek çalıştırmak istemişler.

Akıllı diye bizim köye fındıkçıların Temel'i muhtar seçtik. Hepimizi zelzeleye karşı aşılattı. Hem de dürüst adam. Geçenlerde bir taksinin şoförü yolda tavuk ezip buna sahibini sormuş. Muhtar Temel, ‘Bizim köyde yassı tavuk yoktur’ diye adamı göndermiş.

Küçük kardeşin de senden akıllı uşak oldi. Geçen gün tepeye varıp, elindeki ipi sallayıp durunca, anan ‘Uy uşağım ne edersin orada?’ diye sormuş. O da ‘Hava durumuna bakıyorum’ demiş. Merak ettim, akşam evde ‘Anlat bakayım şu hava durumu işini’ dedim. Meğer ip sallanınca havanın rüzgârlı, ip ıslanınca da yağmurlu olduğunu anlarmış.

İşte böyle uşağım. Yeni havadis olursa yine yazarım. Baki hüdaya emanet ol.

Baban

NOT: Mektuba para koyacaktım, ama geç aklıma geldi, zarfı kapatmışım!”

***

Böyle “uyanık” babalar da var!

Karadenizli babanın parasız kalan evladına; ‘Mahalleliye haber saldım. Onlar para toplayıp bana verirlerse ben de sana gönderirim’ demediğine şükretmeli!

***

Üniversite yıllarıma devam edeyim...

Anne yüreği farklıdır. Annem telefonu eline alır almaz, daha benim bir şey istememe fırsat kalmadan “Bir ihtiyacın var mı oğlum?’ diye sorardı...

Böyle direk bir soruya utanır, ‘Var anneciğim’ diyemezdim...

‘Ben idare ederim anneciğim’ sözleri çıkardı ağzımdan.

***

Farklıdır dedim ya, çocuğunun zorlanmasına, idare etmeye çalışmasına da dayanamaz ana yüreği...

Bulur, buluşturur, elinde, avucunda ne varsa hemen gönderir evladına.

***

Babaları çok harcamayalım ama eve tek para getiren baba olsa bile, evin maliye bakanı annedir.

Kimsenin bir şeyi eksik kalmasın isteyerek eve giren parayı idare etmeye çalışan bir kahramandır anneler!

Evlatlarına şefkatlidir, adildir.

***

Ailenin birliği, sevgisi sadece babanın otoritesi ile sağlanmıyor...

Anne şefkati ve yüreği de gerekiyor.

***

Keşke devletimiz arada “ana” da olabilse!