Dün mimarları ve içmimarları; birkaç gün önce inşaat mühendislerini dinledik. Bu arada doktorları, eczacıları unutmayalım; onları da dinledik. Doktoru, eczacısı, mimarı, mühendisi, hepsi, her biri dertli. Avukatlar yargı bağımsızlığından, öğretmenler eğitimdeki kalite düşüşünden dertli. İçmimarlık mesleği sanat gerektiren çok ince bir meslek. Mimarlık gibi içmimarlık da meslek olma yanında sanattır da. Mimari bir eserin içini donatarak, yapı içinde ikinci bir eser üreten içmimarlar, yarattıkları eserle ilgili imza yetkisine sahip değiller. "Eser üretme ve ürettiğimiz eseri denetleme hakkımız, meslek hakkı olma yanında insan hakkıdır, engellenmemelidir" diyorlar. İMO Şube Başkanı Mustafa Balcı, bu uygulamanın sahte mühendislere yol açacağını söylüyor. Yapı üretim sürecinden işin ehli olanların dışlandığı bir süreç yaşıyoruz. Böylesi bir dönemde, içmimarlar seslerini kime nasıl duyurur, bunu bilmek epey zor. DİĞER YANI UNUTUYORUZ "İmar barışı" adı altında çıkarılan imar affıyla yapı sahibinin beyanı dikkate alınarak kaçak binalara yapı kullanım izni veriliyor, kaçak yapılar yasallaştırılıyor. Belediye başkanlarımız Çalkaya'da onbinlerce vatandaşımızı ilgilendiren imar sorununu çözmekle övünüyorlar; hazine arazilerinin işgal edilmesi yoluyla burada ortaya çıkan rantın ve vurgunun boyutundan söz eden yok. Bilmem ne mahallesindeki kentsel dönüşümle vatandaşlarımızın imar sorununu, konut sorununu çözmekten söz ediyoruz. Bu "çözüm"ün diğer yüzünün yine devlet arazilerinin işgaliyle ilgili olduğunu unutuyor, unutturuyoruz. ECZACISI DOKTORU DERTLİ İlaç ithalatında Euro kurunu 2 bin 693 lira olarak belirliyorsunuz; eczacı bugünkü kur olan 5 bin 490 TL'nin yüzde 70'i olan 3 bin 840 lira üzerinden nasıl ilaç ithal edeceğini düşünüyor. Bu durum ithalat yoluyla gelen ilaç ve ilaç hammaddelerinin piyasadan çekilmesi, yeni çıkan ilaçların Türkiye'ye gelmemesi anlamına geliyor. Tabipler Odası'nda yapılan toplantıların yarısının konusu dayak yiyen doktorlar. Hastanelerinde doktora dayak atıp ölmüş akrabasının canlanması için şok tedavisi uygulatan vatandaş hikâyelerine tanık olduğumuz bir sağlık sistemine tabiyiz. Bunlar son bir hafta içinde meslek odası temsilcilerinden dinlediklerimizden aklımızda kalanlar. 24 HAZİRAN'DA İNŞALLAH Öğretmenler eğitim öğretim yılını değerlendirdiler. Okullarını "nitelikli", "niteliksiz" diye ayıran bir Milli Eğitim Bakanlığımız, Milli eğitim sistemimiz var. Devletin kendi rakamlarına göre 100 öğrencinin 10'u "nitelikli" okullarda, 90'ı "niteliksiz" okullarda okuyacak. Okumuşlarının, okul bitirmişlerinin yüzde 90'ı niteliksiz kişilerden oluşan bir toplumdan geleceğin Türkiye'sini yaratacağız. Bunlar arasından seçeceğimiz ekonomi - tarım - hayvancılık bakanlarıyla yaratacağımız Türkiye soğanın 7, patatesin 6 liradan yendiği bir Türkiye olsa gerekir. 24 Haziran'da Allah hepimizin derdine deva verir inşallah.