Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün düzenlediği “Gençlik ve İnanç” konulu çalıştayda iktidarın gözbebeği imam hatip öğrencilerinin deizme kaydıkları sonucu ortaya çıkınca, ortalık birbirine girdi. Önce baybahçeli çalıştayı düzenleyenlere kızdı. “Densiziler. Düşün Türk gençliğinin yakasından. Türk gençliği inançlıdır,” falan diye esti, gürledi… Ardından, ortağının kızmasına dayanamayan akepe başkanı, canlı yayında milli eğitim bakanını “Olmaz böyle şey” diyerek payladı! *** Deizm (Yaradancılık), dünyayı bir Tanrı’nın yarattığına inanır ancak dinsel bilgilere dolaysız olarak sadece akıl ile ulaşılabileceği temeline dayanarak esin ve vahiye dayalı bütün dinleri reddeder. Tanrı’nın hiçbir aracı olmadan sadece akılla kavranabileceğini ve Tanrı’nın dünyayı yarattıktan sonra hiçbir müdahalede bulunmadığını savunur. Çalıştay ise, genellikle bilim adamları ve bir konuda uzman kişilerin, belirlenen bir konu üzerinde ön hazırlık yapmak amacıyla, görüşme, inceleme ve değerlendirme yaptıkları toplantılar için kullanılan bir sözcük. Belli ki öğrenciler akıl ve bilime hasret! *** Konya’daki çalıştayı şehirdeki dinci vakıflar düzenlemiş. İl Milli Eğitim Müdürlüğü, sadece imam Hatip liselerindeki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin çalıştaya katılmalarına izin vermiş. Çalıştay sonunda öğrencilerin deizme kaymalarının en önemli nedenleri olarak, anlatılan dini bilgilerdeki tutarsızlıklar, din dersi öğretmenlerinin öğrencilere uygun rol model olmaması, sert tutumları, çocukların sorularını ya yanıtsız bırakmaları ya da bastırmaya çalışmaları, bakanlığın ders materyallerinin çocuklara değil de yetişkinlere uygun ve yetersiz olması gösterilmiş. Böyle olunca da çocuklar kimlerin eline kalıyor? Din adamı maskesi altında televizyonlarda ve basında gösteri yapan şarlatanlara! *** Atatürk’ümüzün insanımız dinini doğru kişilerden doğru öğrensin diyerek Diyanet’i kurmasındaki, 1924 yılında, her birisine özel bir din eğitimi almamış deneyimli eğitimci müdürler atayarak, bu okullardaki eğitime din dersleri yanında Hüsn-i hat, Fransızca, tarih, coğrafya, cebir, nebatat, fizyoloji, musiki, ruhiyat (psikoloji), içtimaiyat (sosyoloji) dersleri de ekleyerek, 29 merkezde İmam Hatip Mektebi açmasındaki ve Türkçe din eğitiminde ısrar etmesindeki ileri görüşlülük bir kere daha açıkça ortaya çıkmış durumda. “Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder” dedikleri budur! Eskiden Müslümanı Allah korkusuyla terbiye etmeye çalışıyorlardı… Şimdi Müslümanı Müslümandan korkar hale getirdiler! *** 1916-1960 yılları arasında Afyon Müftülüğü yapmış, zamanın en iyi fıkıh bilginlerinden sayılan, Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen, İstiklal Savaşımızın “Sarıklı Mücahiti”, Atatürk hayranı Hüseyin Fevzi Bayık’ın torun çocuğuyum. Dedemin çocuklarını Allah ve din korkusuyla değil, Allah sevgisini ve dinin güzelliklerini öğreterek yetiştirdiğinin şahidiyim. Onun çocukları ve torunları, namaz kılmayı Örümcek Adam’dan, Süperman’dan öğrenmediler! Yataktan, yorgandan, baharattan, ketçaptan, kahveden, analarının dizlerinden şehvet duymadılar… Sahte cemaatlerin, yalancı şeyhlerin elinde oyuncak olmadılar, dini politikaya alet edenlere inanmadılar… Başta anaları, eşleri, kız çocukları olmak üzere tüm insanlara tam bir sevgi ve saygıyla yaklaştılar. Dini görevlerini bilerek ve severek yerine getirirken çağdaş dünyadan kopmadılar! ***

  1. Sınıf Fen Bilgisi sınavında: ‘Hacim nedir? Bir örnek vererek açıklayınız.’ sorusuna öğrencilerden birisi şöyle cevap vermiş:
“Hacdan gelenlere hacim denir. Örnek: Nasılsın hacim?” Bu olayın bir öğretmen tarafından anlatıldığı ve gerçek olduğu söyleniyor. *** Dindar ve kindar bir nesil yetiştirme hayaliyle yola çıkanlar, çağdaş akıl, eğitim ve bilimi dışladıklarında, “deist” bir nesil karşılarına çıkarsa hiç şaşırmasınlar. Başkalarına da kızmasınlar! Ustalar, nem alan bir duvar için “Suyun nereden çıktığı değil, nereden girdiği önemlidir.” derler… Duvar nemlidir… Suyun nereden girdiği bellidir!