Karahanlılar yurdu Burana ve Boom Vadisi’nden Çon Kemin Vadisi’ne Hazırlayan: Ali Çetin Kırgızıstan gezimiz Çüy Vadisi’nden Balasogun şehrine doğru devam ediyor. 9-11 Yüzyıları arasında Karahanlıların yaşadığı Balasogun’da o dönemin izlerini görmek mümkün Çüy vadisinden doğuya doğru yol alıyoruz, her yanı sulak, evlerin ve ağaçların kesintisiz olduğu bir yolda doğuya doğru ilerliyoruz. Yol kenarları karpuz, kavun, domates, erik ve sepet sepet kayısıcılarla dolu. Kayısı, sepetle satılıyor. Bir süre yol aldıktan sonra Balasogun şehrine varıyoruz. Yemyeşil ovada, dağlara yakın olan bir şehir burası. Özelliği ve önemi 9-11 Y.Y.’da Karahanlıların burada yaşamış olması. Karahanlılar bir Türk boyu olup ilk Müslümanlığı kabul eden boydur. Burana kulesi 1200 yıl öncesinin muhteşemliğiyle duruyor Balasagun ovasında. Heybetli, mimarisi güzel, ovaya hâkim. Burana kulesinin daracık merdivenlerinden tepeye çıkıyoruz. Karlı dağlar birden yakınlaşıveriyor. Ak dereler, ak ırmaklar ve yemyeşil çayırlar seriliyor önümüze. Koyun sürüleriyle, keçi ve at sürüleriyle atalarımızı hayal ediyoruz Boom vadisinde. Karahanlıların mezar taşları resimli mezarlığını geziyoruz. Mezar taşlarında atalarımızın suretlerini görmenin duygusuyla bakıyoruz mezarlara, her mezar taşına orada gömülü bedenin suretini resmetmişler. YEMYEŞİL BİR VADİ Karahanlılar yurdundan duygu dolu olarak ayrılıp doğuya doğru yolumuza devam ediyoruz. Çayırlar daralarak yamaçlara çekilmeye başlıyor, dağlar ovayı sıkıştırarak iyice birbirine yaklaşıyorlar. Vadide dar yola girince, sanki tüm dağların sesini alıp gelmiş çon kemim ırmağının sesi ve bembeyaz köpüklü suyu bizi büyülüyor. Vadinin yamaçları yemyeşil çayırlara bürünmüş. Daracık vadide çon kemin ırmağının coşkuluyla akan suyunu takip ederek çon kemin vadisine çıkıyoruz. Dağlar birbirinden ayrılarak önümüze yemyeşil bir vadi seriliveriyor. Buranın karlı dağlar arasındaki coğrafyasının değişkenliği bizi büyülüyor. At üzerindeki çocuk çobanların güttüğü Koyun sürüleri, sığır sürülerini seyre dalarak karool döbö köyüne varıyoruz. ESKİ VE YENİ KUŞAK Yeşilin en koyusuna bürünmüş zirvelerinde karın hiç eksik olmadığı 3600 rakımındaki dalgıran dağlarının eteğinde, şirin bir Kırgız köyünde konaklayacağız. Ernist beni çağırıyor birlikte odalara bakıyoruz, hepsi pırıl pırıl. Arkadaşlarımız odalarına yerleşiyor. Hemen ev halkıyla kaynaşıyoruz. İkimizin dilinin de kökeni Türkçe. Annemin, babamın kullandığı birçok eski kelimeyi hemen yakalıyorum. Dil olarak, yaşlılarla anlaşmak daha kolay. Köyü geziyoruz. Seksen yaşlarında bir kadınla sohbet ediyoruz ve çok kolay anlaşıyoruz. Rusça bilmeyenlerle anlaşmak daha kolay oluyor. Nasıl bizde Arapça ve Farsça kelimeler Kırgız Türkleriyle dil olarak anlaşmamızı zorlaştırıyorsa, Kırgız Türklerinde Rusça kelimeler genç jenerasyonda Türklerle anlaşmayı zorlaştırıyor. KARAMIK BİTKİSİNİN ÖZELLİKLERİ Yaşlı teyzeye, bizim Toroslarda yetişen karamık bitkisinin biraz büyük yapraklısı ve iri karamık meyvesi olanın dalını koparıp gösteriyoruz. “Buna böğrü kara deriz biz” diyor. Sanki dedelerimizle, büyük büyük annelerimizle konuşuyoruz. Sıcak bir ilişki oluşuyor doğal olarak. Köy yolunda hiç asfalt yok. Her yer toprak yol. Sanki doğa bozulmasın diye bilinçli asfaltlamamışlar. Ama değil, olanakları oranında gelişiyor her şey. Karool Döbö köyü,3600 rakımındaki dalgıran dağları ile 3400 rakımındaki kazak ölçü sırası dağları arasında, tamda ortasından çon kemin nehrinin bembeyaz coşkulu sularıyla aktığı yemyeşil bir vadide. Karool Döbö köyü 1540 rakamında. 280 ev var,800 nüfuslu. Evler hep geniş bahçeler içinde. Hayvancılık ve patates ekimiyle geçimini sağlıyorlar. Zaten dağların yamaçlarındaki diz boyu yeşil otların içinde yayılan sığır, koyun ve at sürüleri çok güzel bir ahenk oluşturuyor. Özgür hayvanlar cenneti Kırgız dağları. ÇON KEMİN VADİSİ Bizde kendimizi alamıyoruz, dağların çekiciliğine kapılıp yürüyoruz yemyeşil dalgıran dağlarının yamaçlarına. Çiçeklerin arasında, diz boyu otların içinde zevkle yürüyoruz. 1750 rakımına doğru çıkınca daha bir güzelleşiyor çon kemin vadisi, karlı zirveler daha bir yakınlaşıyor. Dağlar bizim dağlar, atalarımızın ayak izleri var, sanki bizim koyun ve keçi sürüleri yayılıyor dağların yamaçlarında. Doyumsuz bir yürüyüş yapıyoruz iki saate yakın. Köyün sokaklarından hiç yabancılık çekmeden yürüyoruz. Gözler ışıl ışıl, yüzler hep gülüyor. Çon kemin, ak köpüklü ırmağı takip ederek vadiden aşağılara doğru iniyoruz. Vadide iki ak ırmak coşkuyla birleşiyor. Burada mola veriyoruz. Dağlar ve dağlar arasından karların sularını getiren iki ak ırmağın birleştiği vadi bizi büyülüyor. Buradan ayrılmak istemiyoruz ama yolumuz var, gideceğiz. Isık köl ve karakol şehri bizi bekliyor. Yarın: Issık Göl’den Altın Araşan Yaylası’na