Başlık kafiyeli olmadı değil mi? Hâlbuki ne çok isterdim, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde kafiyeli cümleler yazmayı, renkli kelimeler kullanmayı… 212 olarak bilinen, hakların tırpanlanmasının ardından 5953 ismini alan Basın İş Kanunu’nun kabulünün yıldönümü bugün. Halkın değil de güçlünün yanında olan medya, bugünü bayram olarak kutluyor! Çünkü onlara göre ülke güllük gülistanlık. Herkes güzel, herkes mutlu… 14 Mart’ta doktorlar mutlu, 10 Ocak’ta gazeteciler… Her sorun halloldu. Medyaya özgürlük verildi, hakları artırıldı, iş imkânı sağlandı…

Bir de madalyonun diğer yüzüne bakalım: Bugün ülkemizde 140 gazeteci tutuklu ya da hükümlü olarak hapiste. Gazeteciler hakkında sayısız soruşturma veya dava bulunuyor. Türkiye basın özgürlüğünde dünyanın en kötüleri arasında yer alıyor. Medya üzerindeki baskı gün geçtikçe artıyor. Bu baskılar kimi zaman işsiz kalma tehdidi, kimi zaman da Cumhuriyet davasından tutuklu bulunan meslektaşlarımıza yapıldığı gibi özgürlüklerinin kısıtlanması şeklinde karşımıza çıkıyor.

Çok uzağa gitmeye gerek yok. FETÖ operasyonunun başlamasından 5-6 gün sonra bir iddia ile gözaltına alınan, sonra tutuklanan meslektaşlarımızın ‘hain’ ilan edildiği günleri unutmadık… Kenan Baş, Özkan Mayda ve diğerleri… Yaklaşık 1 yıl süren tutukluluğun ardından FETÖ ile bağları olmadığı ortaya çıktı! ve serbest bırakıldılar. En ihtiyaç duydukları zamanda, işsiz kalma, FETÖ’cü ilan edilme korkusuyla meslektaşları onları yalnız bıraktı. Facebook’tan sildiler, davalarına gitmediler, hatta ve hatta terör örgütü ile ilgileri olmadığı kanıtladığında geçmiş olsun dahi demediler!

Şimdi o gazeteciler ya işsiz, ya meslek değiştirdi yahut kendi işyerlerini açtı. Çünkü medya patronları onlara kapısını kapattı...

Yakın zamandan bir örnek. Antalya Valisi, Büyükşehir Belediye Başkanı, Konyaaltı Belediye Başkanı ve onlarca bürokrat bir otobüs dolusu gazeteciyle Saklıkent’e çıkararak, bölgeyi inceledi. Bilmeyenler için dipnot: Saklıkent yaklaşık 2 bin metre yükseklikte, Antalya’yı kuşbaşı gören, kayak merkezlerinin yer aldığı, sıcaklığın ortalama 3 derece olduğu doğa harikası bir yer. Konumuza dönelim; Bölgeyi inceleyen vali ve belediye başkanları daha sonra şömineli bir salonda toplantı yaptı. Salonda onlarca bürokrat da yer aldı. Gazeteciler ise, “Bu bölüm medyaya kapalı” denilerek dışarı çıkarıldı… 3 derecelik dışarıya…

Gazeteciler o soğukta 45 dakika bekletildi. Antalya’ya dönmek isteyenlere, “Başka araç yok. Vali’yi bekliyoruz” cevabı verildi. Gazeteciler ne içeri alındı, ne de Antalya’ya gönderildi. Buz kesen meslektaşlarımız titreyerek kurumlara geri döndü. Gazeteciler üzerindeki baskı o kadar kanıksandı ki bu olay neredeyse hiç konuşulmadan kapatılmaya çalışıldı. Ertesi gün ne valilikten ne de belediyeden açıklama yapılmadı…

Böyle bir dönemde tek bir şeye ihtiyaç var: Örgütlenmek, örgütlenmek, örgütlenmek…

Ve diyorum ki; bizi korku değil, karanlığa yakılan ışık kurtaracak…