Milli içkimiz rakının profesörü Aydın Boysan ustamızı kaybettik. Giderken miras mı dersiniz, armağan mı dersiniz, bize "adap" bırakıp gitti. "Adap"ın içinden, belki de en önemlisi, rakı adabını bırakıp gitti. Bugünkü köşemizi, Boysan'ın, "Rakıdan anlayanların, Antalya meyhanelerinde garsonluğa soyunanlara bunu anlatması gerekir" dediği "rakı adabı"nın "edep"lerine ayıracağız. Aydın Boysan'ın rakı adabına giren edeplerden bazıları şunlar: GÜNEŞ BATTIKTAN SONRA Rakıya kerahet zamanı (güneş battıktan sonra) başlanmalı, yavaş yavaş ve muhabbet eşliğinde içmeli. Rakı şişeden bardağa lakır lukur değil, yavaş yavaş dökülmeli, o nefis kokunun daha fazla yayılması sağlanmalı. Rakıya su konulması şart değil. Konulmak istenirse rakının yarısı kadar konulmalı. Bu aşamanın ardından rakı önce burna götürülüp koklanır. İlk yarım yudum alındıktan sonra ağızda bekletip, dişlerin arasından derin bir nefes alınır ki, akciğerler de nasibini alsın. Ardından ikinci yarım yudum yavaşça alınır. Rakının en fazla keyif verdiği an, bu an, rakının gırtlaktan yavaş yavaş mideye indiği andır. (Bektaşi bir zürafa görmüş, "Vay anam, bu ne güzel içer demiş.) RAKININ BUZ ADABI Rakıya buz atılmaz. Atılırsa, kadehin başı ile sonu arasında konsantrasyon ve lezzet farkı oluşur. Rakıya buz atmak "hamerbablık"tır, ayıptır, erbabına dokunur. Rakıya illa ki buz koyacaksanız, kadehe önce rakı, sonra su, daha sonra buz konur. Bu sırayı bozarsanız, anason kadehin üzerine çıkar, rakının tadı da keyfi de kaçar. Buz rakının içindeki suyla alkolü aynı oranda etkilemediği için daha seyrek olan alkol üste çıkar. İdeal karışım bozulmuş olur. En uygunu rakıya soğuk su koymaktır. KADEH BİR KEZ TOKUŞTURULUR Masada yaşça en büyük kişi rakı kadehini tokuşturmak için kaldırmadan rakı kadehleri masadan kalkmaz. Rakı sofrasında kadeh yalnızca bir defa tokuşturulur. "Hadi bakalım", "Hoş geldiniz" vs. falan diye. Bundan sonra kadeh tokuşturulmaz sadece kaldırılır. Masaya yeni birisi eklendiğinde ise tekrar kadeh tokuşturulabilir. Usul, adap bilen en genç kişinin saki olması adettendir, büyüklere (ki büyüklük kavramı orada anlam bulur) sakilik yaptırılmaz, bu kişi ev sahibi olsa bile. BAĞIRA ÇAĞIRA KONUŞULMAZ Bağıra çağıra, böğüre öğüre konuşulmaz. Sakin olmak, efendi takılmak gerek. Rakı masasına avuç içiyle ya da yumrukla vurulmaz. Rakı sizi ne zaman sarhoş edeceğini zamanında söyleyen bir içkidir, bunu fark ettiğiniz zaman yanınızdakilere söylemeli ya da izin isteyip kalkıp gitmelisiniz, ama eğer sizin kalkmanız masayı dağıtacaksa ölseniz bile orayı terk etmeyin. Çünkü rakı masasından tuvalete gitmek için bile zar zor kalkılır, hoş karşılanmaz. Rakı bardağı boş beklemez. Masadan kalkarken bile dibinde biraz bırakılır. GEYİK MUHABBETİ YAPILIR, MEMLEKET KURTARILIR İçmeye başlamadan önce aperatif bir şeyler yenmelidir. Favori zeytinyağlılardır. Zeytinyağı, mide dolmaya başladıkça üste çıkarak,alkolün genzinize doğru gelmesini engeller. Rakı şalgam suyuyla içilmez. Mezesiz rakı içilmez. Ben akşamcıyım, öyle bir kadehlik keyfim var diyorsanız gidin bira filan için. Rakının uğurlu yemeği ızgara balık (çupra, levrek, istrongilos); uğurlu nağmesi, hususi nihavend ve rast makamından sanat musikisi eserleri; uğurlu çalgısı akordeon, keman ut; uğurlu cl'si 70′dir. Rakı yalnız başına içilen bir içki değil, meze ile birlikte yavaş (sindire sindire) içilen bir içkidir. En büyük mezesi muhabbettir. Rakı sofrasında planlı, programlı ciddi işler konuşulmaz. Geyik muhabbeti yapılır, memleket kurtarılır, anılar tazelenir, dedikodu yapılır. Muhabbet konusu "Bir kız vardı, 5 yıl sevdim, yüzüme bile bakmadı" gibi duygusal ağırlıklı olabileceği gibi, "bu güneş niye hep doğudan doğuyo batıdan batıyor?" gibi yarı-felsefi konular da olabilir. Rakı sofrası saygın bir cemiyettir. Buraya katılan hem bu meclise kabul edildiği için saygı gören bir kişiliğe sahip demektir hem de diğerlerine karşı saygılı olmak zorundadır.