Senaryosunu, Avrupa Yakası ve Yalan Dünya gibi dizilerde özel bir izleyici kitlesine hitap eden Gülse Birsel’in kaleme aldığı Aile Arasında, yılın merakla beklenen komedileri arasında yer alıyordu. Film, ilk gişe verilerine göre başarılı sayılabilecek bir çıkış yaparak, geçen hafta seyirciye “merhaba” dedi. Başarılı Performanslar 21 yıl süren ilişkilerini aynı günlerde noktalayan ‘temiz esnaf’ Fikret ile gece kulüplerinde vokalistlik yapan Solmaz’ın öyküsünü merkezine alan yapım, gerek geleneksel seyirlik oyunlarımızda, gerek de evrensel örneklerde bolca karşılaştığımız bir yanlışlıklar komedisiyle devam ediyor. Fikret’ten, evlenmek üzere olan kızının sahte babası olmasını isteyen Solmaz, diğer yandan da renkli arkadaşlarıyla birlikte, başlangıçta ‘aile arasında’ gerçekleşmesi planlanan düğün töreni için Adana’nın yolunu tutmak zorunda kalıyor. İki bölüm halinde ele alınabilecek filmin ilk yarısında, Gülse Birsel’in kalabalık kadroyu verimli biçimde kullandığını söyleyebiliriz. Uzun süreleri ve devamlılıkları göz önünde bulundurulduğunda sinemaya göre hareket alanı çok daha geniş olan dizi tiplemelerini sinemaya özenle adapte eden senarist ve oyuncuların iyi performans sunmalarına olanak tanıyan yönetmen Ozan Açıktan, bu bağlamda kayda değer bir başarıya imza atıyorlar. Rolleri kısıtlı olmasına karşın Fatih Artman’dan Ayta Sözeri’ye, Derya Karadaş’tan Devrim Yakut’a, sinema ve televizyonun tanınmış isimlerinin rolleriyle bütünleştikleri söylenebilir. Kayda Değer Bir İlk Yarı Öncelikle ilk bölümün, skeçler üzerinden ilerleyen komedi sinemamıza alternatif oluşturabilecek kadar iyi yazılmış olduğunu belirtebiliriz. Bu durum, filmin sinemasal anlatımının doruk noktasını oluşturduğuna inandığımız ‘kız isteme’ sahnesiyle de devam ediyor; ancak aynı şeyleri, düğüne odaklanan Adana bölümü için söylememiz pek mümkün olmuyor. Filmin ilk yarısında bildik sayılabilecek bir konuya özgün bir bakışla yaklaşan Birsel, finale yaklaşırken aynı istikrarı gösteremiyor. Skeç mantığının belirgin hale gelmesi bir yana, erkek tarafının Fikret’ten kuşku duyduğu bölümlerin ya da ‘kültürel farklılığın’ altının defalarca çizilmesi, dedenin ölümü gibi öykünün bütününe hizmet etmeyen ayrıntılara fazlaca yer verilmesi temponun adım adım düşmesine neden oluyor. Düzeyli ve ‘sahici’ yaşamlardan süzülüp gelen mizahın karikatürize hale dönüşmesi, düğümün çözülmesi bakımından en çarpıcı bölüm olması gereken finalin gücünü de zayıflatıyor. Bunun en somut örnekleri de, filmin geneline yayılan modelle örtüştüremediğimiz, Gülse Birsel’in, Mihriban rolünde kendisine reva gördüğü sonda ve kaçırılmış bir fırsat olarak nitelendirilebilecek Şevket Çoruh’un kompozisyonunda kendisini gösteriyor. Zaaflar ve Artılar Aile Arasında, en zor bölümü sayılabilecek, ana karakterleri izleyiciye tanıttığı ‘ekonomik’ girişi filmin bütününe yayamamanın kurbanı oluyor. Bunda süreden feragat edilmeyişinin rolü de büyük. Buna karşın başta samimi oyuncu performansları ve sözünü ettiğimiz artılar, onu yılın en dikkate değer komedilerinin arasına yerleştiriyor. Başarısında, Demet Evgar ve Engin Günaydın’ın uyumunun büyük rol oynadığı yapım için Erdal Özyağcılar’a da ayrı bir parantez açmak gerekiyor sanırım. Beyazperdede, dile kolay, tam on beş yıl sonra izleme olanağına kavuştuğumuz sanatçının, Şener Şen’le birlikte sinemamızda en çok özlediğimiz oyuncuların başında yer aldığını söyleyebiliriz. Sonuç olarak zaafları bir yana, Aile Arasında, her türden kabalık ve hoyratlığın güldürü olarak yutturulmaya çalışıldığı bir dönemde, düzeyli bir aile komedisi özlemini çekenlere hitap eden seyir zevki yüksek bir yapım olarak göze çarpıyor.